POLONYA’NIN İSŞİZLİKLE MÜCADELE YÖNTEMLERİ VE TÜRKİYE


Muhammet NEGİZ, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü 


Polonya’nın geçirmiş olduğu dönüşüm süreci ile birlikte işsizlikle mücadelede izlemiş olduğu yöntemleri yakından izlemeye çalışalım. Her ne kadar Polonya’nın başarı hanesinin ağır basmasına en önemli gerekçe AB üyesi olması gösterilse de, işsizlik oranlarının düşmesi için izlenen politikalardaki gösterilen kararlılık da görmezden gelinemez. Son dönemlerde Avrupa’da işsizlik oranlarında görülen artıştan en az etkilenen ülkelerden olan Polonya’nın önceki dönemlerde başarılı olmasına yardımcı olan politikaları gözden geçirelim…

A-Özel Sektörde İstihdam Sübvansiyonu 

Polonya’da sistem dönüşümü ile birlikte işsizlik oranı neredeyse sıfırdan, 1993 yılında %16’ya yükselmiş, sonradan biraz azalsa da %13’ler düzeyinde kalmıştır. (Biçerli, 2004:92) Sosyal ve ekonomik politikalar açısından bir dönüm noktası olan rejim değişikliğine bağlı olarak, bu ülkelerde 1993–1994 yıllarına kadar süren işsizlik oranı artışını büyük ölçüde yapısal nedenlere bağlamak mümkündür. Belli endüstrilerde, mesleklerde ve bölgelerde görülebilen yapısal işsizliğin, genel olarak endüstriyel, mesleki, demografik, doğal veya kurumsal yapı değişiklikleri sonucunda ortaya çıktığı kabul edilir (Ceylan-Ataman, 2003, Aktaran: Öz, 2010:1). 

Polonya’da artan işsizliği azaltmak için çeşitli istihdam politikalarına başvurmuştur. Bu politikaların başında özel sektöre uygulanan ücret sübvansiyonu gelmektedir. 1996 yılı itibariyle aktif istihdam programlarına yapılan harcamalar içerisinde en büyük payı bu programlar almıştır. (%34, 39) (Biçerli, 2004: 92)

İşsizliğe çözüm, iş gücünün vasıfları, iş gücü maliyeti ve iş gücü piyasasının esnekliği gibi yapısal faktörlerde yatmaktadır. İşsizlikteki son artış, iş gücü piyasasının gelişimi önündeki önemli engelleri gösterdi. Bunlar arasında, asgari ücret düzeyi, iş gücü gelirinden alınan yüksek vergiler, iş kanununun sınırlılıkları ve erken emekliliğin ve sosyal yardımların nispeten kolay elde edilebilmesi sayılabilir. Mesleki eğitim düzeyi düşük olan bazı kişiler, özellikle kırsal bölgelerde, asgari ücretle çalışıp yararlandıkları sosyal yardımları kaybetmekten, vergi ve prim ödemektense sosyal yardımla yaşamayı tercih etmektedirler.  (Woycicka, 2005)

Polonya’daki uygulamanın iki temel amacı vardır. Bunlardan birincisi işsizleri sübvanse edilmiş işlerde çalıştırarak beşeri sermayelerini yeniden kazanmalarını ve geliştirmelerini sağlamak, böylelikle onların normal işlerine geçiş yapmalarına yardımcı olmaktır. İkincisi ise işverene ve işçiye tam ücret ödemeden onun verimliliği hakkında bilgi edinme imkânı vermektir.  Uygulamada işveren işçiyi ne kadar uzun süre işte tutarsa kümülatif olarak ödenen sübvansiyon miktarı o ölçüde arttırılmıştır. (Biçerli,2004: 92)

Polonya’da işsizlik sigortası asgari ücretin çok az altında bir miktardır ve 12 ay süre ile verilmektedir. İşsizlik sigortasından yararlanma süresi dolan işsizlere genelde malzeme yardımına dayanan sosyal yardımlar yapılabilmektedir.  İstihdam sübvansiyonu uygulanırken de 6 ay süre ile sübvanse edilmiş işte çalışanlara ilave 12 ay işsizlik sigortasından yararlanma hakkı sağlanmıştır Doğal olarak ücret sübvansiyonu uygulamasında gözlenen en yaygın çalışma süresi 6 ay olmuştur.(Biçerli, 2004: 92)

Polonya’da aktif istihdam politikalarının uygulama sonuçlarının değerlendirildiği bir çalışmada ücret sübvansiyonunun erkeklerin istihdam oranları üzerinde büyük ve istatistiksel açıdan anlamlı bir negatif etkisi olduğu (-24), ancak kadınların istihdam ve işsizlik oranlarının programa katılımdan etkilenmediği sonucu elde edilmiştir. Araştırmada ayrıca programın erkekler üzerindeki negatif etkisinin kısa vadeye nazaran orta vadede daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Buna göre ücret sübvansiyonu programına katılmak erkeklerin istihdam durumlarını geliştirmek yerine daha da bozmaktadır. Araştırmada bunun damgalanma etkisinden kaynaklanmış olmayacağı, çünkü bu durumda aynı etkinin kadınlar içinde geçerli olması gerektiği belirtilmektedir. Bunun yerine, negatif etkinin programın işsizlik sigortasından bir dönem daha yararlanmak bir araç olarak kullanılmasından kaynaklanması daha da muhtemeldir. Nitekim program sonrasında tekrar işsizlik sigortası ödeneğinden yaralanma oranının erkekler için %60, kadınlar için ise %37 olması bunun bir göstergesi olarak kabul edilebilir. (Kluve, Lehman ve Schmidt, 1999; Aktaran: Biçerli, 2004: 93)

B-Kendi İşini Kuranlara Yardım Programı (KİKYP)

Polonya artan işsizlikle mücadele etmek için pasif istihdam programları ile birlikte aktif istihdam programlarını da kullanmaya başlamıştır. 1996 yılı itibariyle aktif ve pasif programlar için toplam olarak 7.5 milyar Polonya Zloty’si  (2.5 milyar $ ) harcanılmıştır (GSYİH’nın yaklaşık %2’si. İstihdam politikaları için yapılan harcamaların %14’ü aktif politikalar için yapılmıştır.
 Polonya, Macaristan ve Bulgaristan gibi vergi istisnası uygulamaları başarılı ülke örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir (Serim, 2008, Aktaran: Duruel ve Kara).

Polonya’da kendi işini kuranlara yapılan yardım –geri ödeme zorunluluğu dışında- Fransız peşin ödeme sistemi gibidir. KİKYP ile kayıtlı işçilerden küçük bir gruba yardımda bulunulmuştur. Bireylere verilen maksimum kredi ülkedeki ortalama ücretin 20 katını geçememiştir. Kredilerde piyasa faiz oranı uygulanmış, şirketlerin kurmayanların aldıkları krediyi derhal geri ödemeleri şart koşulmuştur. Kurulan şirketlerin uzun ömürlü olmalarını teşvik etmek için en az iki yıl faaliyet faaliyetlerine devam eden firmaların borç anaparalarında %50 indirim yapılmıştır. 1994’den 1996 yılına kadar program çerçevesinde 390 kişiye kredi verilmiş, bu kredilerle 779 yeni iş imkânı yaratılmıştır. Buna göre yaratılan işbaşına ortalama olarak 2.275 $ kredi açılmıştır. (O’Leary, 1999: 3, 5-6; Aktaran: Biçerli, 2004: 117)

Polonya’da uygulanan aktif istihdam politikaları ile ilgili bir erken değerlendirme çalışmasında aktif istihdam programlarının istihdam ihtimalini ortalama olarak %12 arttırdığı hesaplanırken, bu oranı kendi işini kuranlar için %31 gibi bütün program türlerinin üzerinde hesaplanmıştır. (O’Leary, 1997; 74)

Aynı araştırmacının daha sonraki tarihte yaptığı bir başka çalışmada da programdan daha ziyade orta yaştakilerin ve mesleki eğitimi bulunanların daha fazla fayda elde ettikleri belirtilmektedir. Programdan daha fazla elde ettikleri belirtilmektedir. Programdan ayrıca daha önce mavi yakalı bir işte çalışan, daha önce işsiz kalmamış ve az da olsa iş tecrübesine sahip bulunan kadınlar da fazla sağlamışlardır. Programın katılımcıların normal bir işte KHÇ şeklinde istihdam edilme ihtimallerini %29 oranında, aylık gelirlerini ise ortalama 69$ arttırdığı hesaplanmıştır.

Yeniden istihdam edilme ihtimali konusunda program katkısının en az olduğu sektörlerin imalat sanayi ve inşaat oldukları belirtilen çalışmada, ilave istihdam yaratma kapasitesinin de küçümsenmeyecek ölçüde olduğu belirtilmektedir. Program desteği ile kurulan bir işletmede 73 ilave işçiye istihdam yaratıldığı gözlenirken, bu konudaki ortalama rakam 3,13’tür. Program desteği ile kurulan işletmelerin hayatta kalma sürelerinin de hesaplandığı çalışmada kredi verildikten 50 ay sonra kurulan işletmelerin %62 gibi bir oranın faaliyetlerine devam ettikleri bulunmuştur. (O’Leary, 1999: 6, 12-15; Aktaran: Biçerli,  2004: 117)

C-Doğrudan Kamu İstihdam Kamu Programları

Doğu bloğunun çökmesi ile piyasa ekonomisine geçiş yapan ülkelerden Polonya’da 1990’lardan GSYİH önemli ölçüde düşmüş, işsizlik artmıştır. Sistem dönüşümünün ilk üç yılında Polonya’da işsizlik oranı sıfırdan %16.4’e yükselmiştir.  (Biçerli, 2007: 133)

Polonya’da o dönemde uygulanan aktif istihdam politikaları arasında kamu istihdamı yaratan programlar önemli bir pay almıştır. (1996 yılı itibariyle toplam aktif istihdam politikaları harcamalarının %29.5’i). (Biçerli,2007:133)

İşsizlik tazminatı reformunda, tazminattan yararlanacaklarda aranan şartlar gözden geçirilerek işsizlerin iş bulmaya teşvik edilmesi ve mali kaynakların aktif önlemlere kaydırılması amaçlanmıştır. (Woycicka, 2005)

Polonya’da uygulanan kamu istihdamı programları çerçevesinde daha ziyade uzun süredir işsiz olanlar belediyelerde ve diğer kamusal/ yarı-kamusal kuruluşlarda çevre ıslahı ve altyapı geliştirmesi gibi düşük beceri geliştiren işlerde çalıştırılmışlardır. Ücret sübvansiyonu programında olduğu gibi, bu uygulamada da istihdam süresi uzadıkça kümülatif sübvansiyon miktarı artmış ve 6 ay çalışanlara işsizlik sigortasından yeniden 12 ay süre ile yararlanma imkanı verilmiştir. Bu nedenle programda gözlenen en yaygın çalışma süresi 6 ay olmuştur. (Biçerli, 2007:133)

Kluve, Lehmann ve Schmidt’in Polonya ile ilgili çalışmalarında kamu istihdamının erkeklerin istihdam ihtimallerini %21 oranında düşürdüğünü hesaplamışlardır. Kadınlar kamu istihdamına çok nadir olarak katıldıklarından, araştırmada kadınlara yönelik hesaplama yer almamaktadır. Buna göre kamu işinde çalışmak kişilerin istihdam oranlarını yükselten bir etkiye sahiptir. Yazarlara göre programın bu olumsuz etkisinde kısmen dalgalanma etkisinin payı olsa da, bunun asıl nedeninin kamu istihdamı programını işsizlerin işsizlik sigortasından tekrar yararlanmak için bir araç olarak kullanmalarıdır. Nitekim istatistikler kamu istihdamı programına katılan işsizlerin yarısına yakınının (%42) program biter bitmez işsizlik sigortasından yararlanmaya başladıklarını göstermektedir. (Kluve, Lehmann ve Schmidt, 1999: 69-70,86; Aktaran: Biçerli, 2007: 134)

D-Mesleki Eğitime Yönelik Aktif İstihdam Uygulamaları

Polonya da işsizlikle mücadelede istihdam politikaları harcamalarının 1996 yılı itibari ile %6.4’ü bu programlar için harcanılmış ve işgücünün %0.5’i bu programlara katılmıştır.
Polonya’da verilen mesleki eğitim vasıflı eleman açığı bulunan sektörlere yöneliktir. Uygulamanın 12 ayı aşmamasına dikkat edilir ve katılanlara işsizlik sigortası ödeneğinin %115’i kadar bir ücret ödenir. Programı tamamlamadan ayrılan katılımcılar eğitim maliyetini geri ödemek zorundadır. (O’Leary, 1997: 57)

Yapılan bir çalışmada eğitim programlarının erkeklerin istihdam ihtimallerini %4, kadınlarınkini ise %6 oranında arttırdığı hesaplanmıştır.  (Kluve, Lehman ve Scmidt, 1999: 69, 76,78). Polonya’daki çeşitli aktif istihdam programlarının incelendiği bir başka çalışmada da mesleki eğitim programlarının istihdam ihtimalini arttırdığı tespit edilmiştir. Eğitim programları diğer aktif istihdam programları ile karıştırıldığında, bunların doğrudan kamu istihdamına nazaran daha başarılı olmalarına karşılık, istihdam ve kendi işini kuranlara yardım programları kadar başarılı olmadıkları hesaplanmıştır. (O’Leary, 1997: 15, Aktaran: Biçerli, 2007: 166)

Polonya’da işgücü piyasasının gelişimi önündeki engeller arasında, asgari ücret düzeyi, işgücü gelirinden alınan yüksek vergiler, iş kanununun 24 sınırlılıkları ve erken emeklilik sayılmakla beraber, işsizliğin asıl çözümünün, iş gücünün vasıflarını artırmaktan geçtiğini Polonya deneyiminden çıkarmak mümkündür. Çünkü işgücü maliyeti ve işgücü piyasasının esnekliği gibi yapısal faktörlerde belirgin bir değişiklik olmamasına karşın Polonya’nın işsizlik oranını beş yıl içinde ciddi şekilde düşürebilmesinin ardında eğitim alanındaki gelişmeler yatıyor. Gerçekten de tamamı lise ve dengi meslek okul ile yükseköğretim mezunlarının istihdamındaki artışa bağlı olarak 2002–2008 döneminde Polonya’da işsizlik oranı %20’den %7’ye indi.  (Hür,2010)

Polonya’da 1995–2005 arasında en fazla ilköğretim mezunu olanların toplam işsiz nüfus içindeki payı önemli ölçüde artmış, işsizlerin %70'inden fazlası bu gruptan oluşmaya başlamıştır (Woycicka, 2005, Aktaran: Hür, 2010).

Polonya’da istihdamın eğitim durumuna göre dağılımını veren Şekil 1 de, işsizlik oranının düştüğü 2003–2008 döneminde yaratılan istihdamın lise ve dengi meslek okullarıyla yükseköğretim mezunlarını içerdiğini gösteriyor. Bu durum, ekonomide düşük vasıflı iş gücüne talebin azalmış olduğunun bir başka göstergesi olarak nitelendirilebilir. (Hür,2010)



Benzer bir gelişme Türkiye’de istihdamın eğitim durumuna göre dağılımı için de geçerli. Şekil 2,
Türkiye’de 2001 krizinin ardından azalan istihdamın 2004–2008 arasında geri kazanılmakla beraber bunun tamamının lise ve dengi meslek okul ile yükseköğretim mezunlarından oluştuğunu, lise altı eğitimlilerin istihdamının sabit kaldığını gösteriyor. 



Bu, Türkiye’de 2006 yılı itibarıyla işsiz 25 sayısındaki artıştan tümüyle vasıfsız işgücü olarak tanımlanabilecek en fazla ilköğretim mezunu olanların sorumlu olmaya başladığı saptamasıyla da uyum içinde (Gürsel, 2006, Aktaran, Hür,2010).

Sonuç olarak, gelişmekte olan ülkelerin belli bir gelişme düzeyinin üzerine çıkmasıyla birlikte, büyümenin göreli olarak eğitimli işgücüne olan talebi artırdığını ve işgücünü teknolojik gelişmelere yönelik olarak eğitemeyen ülkelerde işsizliğin arttığını savunabiliriz. (Hür, 2010)



Polonya’nın aksine işgücünü teknolojik gelişmelere uygun şekilde eğitemeyen Türkiye’de işsizliğin azalmasının mesleki eğitim gibi aktif istihdam politikaları yanında bütüncül ve kapsamlı bir eğitim reformuna bağlı olduğunu savunabiliriz. İlki mevcut vasıfsız işsizlerin iş bulma şansını artırırken, ikincisi yeni kuşakların günümüzün hızlı teknolojik değişimine ayak uydurabilecek becerilere sahip olacak şekilde yetişmesini sağlar. (Hür, 2010)

Polonya iş gücü piyasasının durumu, önümüzdeki iki on yılın sosyal ve ekonomik politikalarında en büyük zorluğu oluşturacaktır. Polonya'da zaten yüksek olup iş imkânlarının azalmasıyla son zamanlarda daha da artan işsizliğe demografik, yapısal ve ekonomik faktörler sebep olmaktadır.

 Uzun dönemli bakarsak, Polonya ekonomisi yüzyılın ikinci on yılından başlayarak nüfusun yaşlanması nedeniyle iş gücü kıtlığı koşullarında işlemek zorunda kalabilir. 1980'lerin ikinci büyük doğum patlaması ve ikinci on yıldan başlayarak nüfusun yaşlanması sürecinin hızlanması şeklindeki demografik eğilimler, Polonya'yı nispeten kısa bir süre içinde iki uç noktada iki zorlukla karşı karşıya bırakacaktır: aşırı istihdam ve iş gücü kıtlığı. Politikaları, on yıllık bir süre içinde iş gücü piyasasında uç noktalardaki koşullara uyarlamak gerekecek. (Woycicka, 2005) Bununla birlikte Temmuz ayı işsizlik oranlarının Türkiye’de olduğu gibi gerilemekte olduğunu görmekteyiz. (Habertürk.com)

Diğer üyelere kıyasla genç bir nüfusa sahip olan Polonya işgücü piyasasındaki katılıklar ve her geçen gün işgücü piyasasına yeni katılan genç nüfus, ülkedeki istihdam oranının düşük kalmasına neden olmaktadır. Dünya Bankası, ülkelerin işgücü piyasasındaki katılıkları, “istihdamın katılığı endeksi” yardımıyla hesaplamaktadır. İstihdamın katılığı endeksi; işe alma zorluğu endeksi, çalışma saatlerinin katılığı endeksi ve işten çıkarma zorluk endeksi, kullanılarak hesaplanmaktadır. Endeks değerleri 1-100 arasında değişmekte ve daha düşük endeks değerleri daha esnek bir işgücü piyasasının varlığına işaret etmektedir. Buna göre Polonya (37) puanla, AB-27 ülkeleri içinde Bulgaristan’dan (44) sonra, en katı işgücü piyasasına sahip ikinci AB ülkesi olmuştur (Dünya Bankası, 2007, aktaran: Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı-TEPAV2007: 31, Duruel ve Kara, 2007). 

Diğer taraftan, Polonya gibi Merkez ve Doğu Avrupa ülkeleri, AB giriş sürecinde 1990’lı yılların başında sanayinin yeniden yapılanma çalışmaları adı altında yaşadıkları ekonomik geçiş sürecinden yoğun bir şekilde etkilenmişlerdir. Polonya, bu süreci hala tamamlayamayan bir ülke olarak tarım ve sanayi sektöründe ciddi iş kayıpları yaşamakta ve istihdam oranları düşük seviyelerde kalmaktadır (Bishop, 2004b: 3, Aktaran: Duruel ve Kara, 2007).

 Türkiye’de istihdamın yaklaşık yüzde 30’unun tarımda bulunduğu dikkate alınırsa, işsizlik rakamlarının sorunun büyüklüğünü yansıtmadığı sonucuna varılmaktadır. İşsizliğin kırsal alanlarda ücretsiz aile işçiliği, ümidini kesmiş işsizler, eksik istihdamda çalışanlar gibi nedenlerle düşük bulunduğu da önemli bir gerçektir. Bunun yanında Türkiye’de genel anlamda işsizliği artıran faktörler olarak yatırım yetersizliği, hızlı nüfus artışı, tarımdan kopan kesime kentlerde iş bulunamaması, artan verimlilik ve kapasite kullanım oranları, uyumsuz eşleşme olarak da adlandırılan eğitimin kişilere yeterli vasıfları kazandıramaması, geçmişte yaşanan ekonomik krizler gibi olgular sıralanmaktadır. (Duruel ve Kara, 2007)

Avrupa Birliği'nin 6 yıldır üyesi olan Polonya, tedirginlikten muaf ülkelerden bir tanesidir. Bir yandan üye ülke olmanın getirdiği ayrıcalıkların, teşviklerden faydalanırken, diğer yandan Euro bölgesinin içinde bulunduğu sıkıntılardan da uzak durabilmeleri, ihracatta patlama yaşanmasını da sağlamaktadır. (BBC Türkçe, 2011) Mayıs 2005’ten 28 Şubat 2011 yılına kadar olan süreçte AB fonlarından Polonya’ya ayrılan miktar 49,8 milyar avrodur. Analiz edilen dönemde Polonya AB bütçesine 20,4 milyar avro koydu. 2010 yılı AB bütçesinden alınan araçların hacminin rekor seviyede olduğu yıl olmuştur; 7,7 milyar avro olan miktar Polonya’nın GSYİH’nın %2 sini oluşturmaktadır. Bahsedilen araçlar ulaşım altyapısının geliştirilmesine, çevrenin korunmasına küçük ve orta iş çevrelerinin genişlemesi sağlamaya, işsiz vatandaşlarının profesyonel olarak kalifiye edilmesine yönlendirilmiş bulunmaktadır. (Gabarta, 2011)

Ekonominin büyümesi nüfusla meşgul olma durumunu iyileştirmeye yardım etti. İşsizlik seviyesi 2003 yılındaki %20’den, 2010 yılında  %9,6’ya düştü. Polonya iş piyasasının güçlü tarafını genç, eğitimli, tecrübeli çalışanların miktarı oluşturmaktadır. Polonya İstatistik Kurumu’nun (GUS)  verilerine göre işsizlik 2005-2010 yıllarında %20’den %12,3’e düştü. (Gabarta, 2011)

Ülkemizde işsiz kişileri istihdam eden işverenlerin, bu kişiler için ödeyecekleri sosyal sigorta primleri 2015 yılı sonuna kadar devlet tarafından karşılanacaktır. Kısa çalışma fonunun uygulama süresi uzatılmıştır. Aktif işgücü piyasası önlemlerinin uygulanması için işsizlik sigortası fonundan yaratılan kaynaklar artırılmıştır. Ancak, bu önlemlere ilişkin etkin planlama, uygulama, izleme ve değerlendirmenin nasıl yapılacağına ilişkin sorunlar devam etmektedir. Part time çalışanlar, bazı meslek grupları ve ayda on günden az çalışanların işsizlik sigortası fonundan faydalanmaları sağlanmıştır. Ancak, genel olarak, işsizlik sigortasından faydalananların sayısı bir önceki yıla göre azalmıştır. Türkiye İş Kurumu (İŞKUR), faaliyetlerini genişletmekte ve çalışan sayısını artırmaktadır. Ancak, söz konusu hususlarda, özellikle yerel düzeyde halen istenilen rakamlara ulaşılamamıştır. İşverenlerin İŞKUR hizmetlerine olan talepleri ve işe yerleştirme oranları artış göstermektedir. Ancak, gençlere ve kadınların istihdamına yönelik önlemlerin alınması için daha fazla çaba sarf edilmelidir. Güvenceli esneklik konusundaki tartışmalar güçlenmiştir. (2011 Türkiye İlerleme Raporu, mess.org)

Ulusal İstihdam Stratejisi ile izlenecek olan stratejiye bakacak olursak (sabah.com.tr):
Strateji dört ayaklı olacak. Teşvik sistemi yenilenecek, işgücü piyasası esnekleşecek, istihdam yükleri azaltılacak. Bu kapsamda, İşsizlik Sigortası Fonu'nda biriken 49.4 milyar liralık kaynağın istihdamın artırılmasında kullanımı artacak. İşsizliğe yoğun maruz kalan grupların istihdamı özellikle desteklenecek. İşletmelerin üzerindeki istihdam yükü azaltılmaya devam edecek. Çocuk bakımevleri ve kreş için teşvik başlatılacak. Mesleki eğitim programları kapsamında gençlere 6 ay boyunca ücret verilecek. İstihdam odaklı yeni bir teşvik sisteminin hazırlanacak. Kalkınma Bakanlığı, sektörel ve bölgesel gelişme planlarını da buna uyumlu olarak revize edilecek. Mesleki eğitime ayrılan 1.4 milyar liranın tamamı bu yıl kullanılacak. İşgücü piyasasındaki katılıklar giderilecek. Mesleki eğitim programları ile işe girişler kolaylaştırılacak. İŞKUR'un programları kapsamında her yıl 200 bin kişi olmak üzere toplam 1 milyon kişi eğitimden geçirilerek işe yerleştirilecek. 

Polonya’da uygulanan yöntemlerin, farklı şekillerde ülkemizde uygulanmakla beraber, ülkemizde de işsizliğin en önemli sorunlarından birinin, mezun verilen bölümlerden çok teknik bölümlerde ihtiyaç duyulan çalışanlardan kaynaklanmaktadır. 

Mesleki eğitim veren kurslar iş garantisi vermesine rağmen, bu kurslara yönelik ilginin beklenenin altında olduğu da bir gerçektir. (Gazeteyarin.com) TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (TOBB ETÜ) Sosyal Politika Çalışmaları Merkezi, işsizlerin çok fazla rağbet etmediği meslek edindirme kurslarına ilgilerinin nasıl artırılabileceğini araştırdı. Araştırmanın sonuç bölümünde, kursiyer adaylarının il ve meslek tercihlerinin değişmesi durumunda istihdam artışı sağlanabildiği ifade edilerek, “Kursiyer adaylarının meslek tercihinin sanayinin ihtiyaçları doğrultusunda olması, kursiyerlerin il tercihinin esnekleşmesine göre 2,5 kat daha olumlu etki sağlıyor.” tespitinde bulunulmaktadır. (Dünyabülteni. net)

Araştırmada iş arayanlar (arz) ile işçi arayanlar (talep) arasındaki uyumsuzluğun; işsizlerin, kent ve meslek tercihlerinin değişmesi durumunda giderilip giderilemeyeceği 3 farklı senaryo kullanılarak ele alındı. Buna göre firmaların çalışanlara konaklama imkânı vermesi durumunda, işgücünün mekâna bağımlılığının azalacağı ve işsizin çalıştığı kenti değiştirerek istihdamın arttırılabileceği belirlendi. Ayrıca işsizleri, sanayinin ihtiyaç duyduğu mesleklere özendirmenin, meslek edindirme kurslarının başarısını olumlu yönde etkileyeceği sonucuna da varılmaktadır.(Dünyabülteni.net) 

Bahsi geçen yapısal sorunların çözümü ile birlikte ülkemizin kendine has yöntem çerçevesinde işsizlik oranlarının düşüşe geçeceğini, beraberinde büyüme oranlarına da yansıyacağını söyleyebiliriz.








KAYNAKLAR:


BİÇERLİ, Mustafa Kemal, İşsizlikle Mücadelede Aktif İstihdam Politikaları, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, 2004

DURUEL, Mehmet ve KARA, Mehmet, Yeni AB Üyesi Ülkeler İle Türkiye İşgücü Piyasasının Karşılaştırmalı Analizi, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (17) 2009 / 1 : 53 – 76

DÜNYA BÜLTENİ. NET, Meslek edindirme kurslarına ilgi nasıl artar? http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=176761

GABARTA, A. Polonya Ekonomisinin Avrupa Birliğine Girişinden 7 Yıl Sonrası Durumunun Bir Analizi,  Mirovoe i Natsionalnoe Hozyaystvo Dergisi, No:3(18), 2011 Çeviren: M. Negiz



2011 Türkiye İlerleme Raporu, Mess.org.tr

ÖZ, Sumru, 2010, Kriz ve İşsizlik: Başarı Örnekleri ve Çözüm Önerileri, Ağustos, 2010, http://ideas.repec.org/p/koc/wpaper/1024.html


SERİM, Şahin (2008) Türkiye’de ve Avrupa Birliği’nde İstihdam Politikaları,

TEPAV -Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı- (2007), 22 Temmuz 2007 Seçimlerinin
Ardından İkinci Nesil Reform Sürecinin Öncelikleri, Ağustos.

WOYCİCKA, I., 2005, “Polonya’da Sosyal Politika ve İşgücü Piyasası”, Gdansk Piyasa Ekonomisi Enstitüsü, Varşova, www.konrad.org.tr


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

En Popüler Yayınlar

Öne Çıkan Yayın

4. Uluslararası Dijital İşletme, Yönetim ve İktisat Kongresi | 4rd International Congress on Digital Business, Management & Economics | 20-22 Eylül 2024

4. Uluslararası Dijital İşletme, Yönetim ve İktisat Kongresi | 4rd International Congress on Digital Business, Management & Economics | ...


"Başkalarının yoluna taş koyacağımıza, taş üstüne taş koyalım..."