Prof. Dr. Mehmet BARCA: "Stratejik Yönetim Düşüncesinin Gelişimi"



 Prof. Dr. Mehmet BARCA: "Stratejik Yönetim Düşüncesinin Gelişimi"

Stratejik Yönetim Düşüncesinin Gelişimi
 Prof. Dr. Mehmet BARCA
 ÖZET
 Bu çalışmanın amacı, iş dünyasına yönelik stratejik yönetim düşüncesinin son elli yılda nasıl bir ilerleme sağladığını ortaya koymaktır. İlerlemeyi ortaya koymak için stratejik yönetim düşüncesi üç dönemde incelenmiştir: Stratejik planlama dönemi, rekabet stratejileri dönemi ve temel yetkinliklere dayalı strateji dönemi. Her bir dönemi incelemek için (i) söz konusu dönemin çevre şartları, (ii) bu çevre şartlarına cevap oluşturacak stratejik anlayışın ne olduğu ve düşüncenin ilerlemesine ne tür bir katkı sağladığı, (iii) stratejinin nasıl geliştirilmesi gerektiğine ilişkin önerisi ve (iv) eleştirisi yapılarak sınırlılıklarına işaret etme yoluna gidilmiştir. Aynı kriterler referans alınarak yapılan incelemede, strateji anlayışlarının çevre şartlarına göre sürekli bir değişim içerisinde olduğu tespit edilmiş ve önümüzdeki dönemlerde de bunun kaçınılmaz olacağı vurgulanmıştır. Yöneticiler açısından bakıldığında, başarılı olabilmek için değişen stratejik anlayışlara göre düşünme ve davranmalarının gerekliliğine dikkat çekilmiştir. 

GİRİŞ
 Bu çalışma, stratejik yönetim düşüncesinin tarihsel gelişimini incelemeyi konu edinerek stratejinin nasıl geliştirilmesi gerektiğine yönelik değişen önerileri ve bunların sınırlılıklarını tartışmaktadır. Son yirmi yılı aşkındır yönetim düşüncesi alanında en fazla üzerinde durulan, araştırma yapılan ve yaygınlaşan yönetim anlayışı kuşku yok ki stratejik yönetim olmuştur. Stratejik yönetim alanındaki gelişmeler bütün dünyada özel, kamu ve kar amacı gütmeyen örgütlerin yer aldığı sektörlerin yöneticileri tarafından ilgiyle izlenmekte ve hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Bu çalışma ile 1960'lardan bu yana askeri alandan iş dünyasına doğru kayan ve yeni bir içerik ile ele alınarak zenginleşen stratejik yönetim yaklaşımlarını, ortaya çıktıkları tarihsel şartları göz önüne alıp değerlendirerek düşüncenin gelişimine olan katkılarını ve sınırlılıklarını ortaya koymak hedeflenmektedir. 
Stratejik düşüncenin tarihsel gelişim çizgisinin incelenmesi ile birkaç faydanın birlikte sağlanacağı düşünülmektedir. Birincisi, her düşüncenin içine doğduğu çevre koşulları ile yakından ilişkili olmasını göstermektir. Genel olarak bakıldığında düşünceler ortaya çıktıkları çevre koşullarının ürünü olarak o dönemin izlerini ağırlıklı olarak taşırlar. İkincisi, tarih içerisinde düşüncenin ilerlemesi yeni anlayışların ortaya çıkması anlamına gelmektedir. Her yeni stratejik anlayış yeni bir strateji yaklaşımını da beraberinde getirmektedir. Tarihsel olarak düşüncenin nasıl ilerlediğinin izini sürmek, strateji anlayışının zaman içerisinde nasıl değiştiğini ortaya koymak bakımından yararlı olacaktır. Üçüncüsü, her yeni anlayış aynı zamanda stratejinin nasıl geliştirilmesi gerek- tiği yönünde yeni bir öneri sunmaktadır. Bu bakımdan yönetici konumunda olanlar için strateji nasıl geliştirilmelidir sorusuna verilen cevapların zaman içerisinde nasıl değiştiğini göstermek mümkün olacaktır. Dördüncüsü, hiçbir düşüncenin mükemmel olmadığını, her düşüncenin bir önceki düşüncenin eksikliklerini gidererek ilerleme sağladığını ancak kendisinin de sınırlılıklarının olduğunu göstermek olacaktır. Böylece bu düşüncelerden herhangi birine yakınlık duyan ve uygulayan yöneticilerin söz konusu düşüncenin eksikliklerini de bilerek hareket etmelerine yardımcı olmak amaçlanmaktadır. 
Gelecek tahmini tutmadığı zaman bütün plan çöker. Bu riski ortadan kaldırmak için senaryo geliştirmeye başvurulabilir. Senaryo analizi yardımıyla yöneticiler, yarını bugünün uzantısı olacak biçimde tahmin etme bakış açısı yerine, dünyayı farklı açılardan görme ve geçmiş deneyimlerinden farklı yöntemler geliştirme yoluna gidebilirler. 
STRATEJİK YÖNETİM YAKLAŞIMLARININ İNCELENMESİ 
Tarihsel incelemeler için dönemselleştirme zorunludur. Çünkü yaklaşık elli yıllık tarihi gelişimi bir bütün olarak incelemek imkansız olduğu için kendi içerisinde benzerlik gösteren düşünceleri belli dönemler içerisinde ele almak gerekir. Bu bağlamda, tarihsel gelişim çizgileri izlenerek stratejik yönetim düşüncesinin gelişimi üç ana dönem olarak ele alınacaktır: 
1.Stratejik planlama anlayışı dönemi (1960-1980 ), 
2.Rekabet stratejisi anlayışı dönemi (1980-1990 ), 
3. Temel yetkinliklere dayalı strateji anlayışı dönemi (1990'dan günümüze), 
Aşağıda ortaya konacağı üzere söz konusu dönemlerde görülen her bir anlayış bir diğerinden ana varsayımları ve önerileri bakımından önemli derecede farklılık göstermektedir. Ancak, ayrıntılı bir inceleme yapıldığında bunların alternatif anlayışlar değil, birbirini tamamlayan anlayışlar olduğu da görülecektir. Dolayısıyla belirli dönemsel sınırlar içerisinde ele alınan anlayışları o dönemde ortaya çıkmış ve daha sonra terk edilmiş düşünceler olarak görmek yerine sonradan gelenlerin öncekilere yeni katkılar sunarak daha ileri bir düzeye taşıdığı bakımından ele almak daha doğru olacaktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki önceki dönemlerde ortaya çıkan stratejik anlayışların günümüzde de taraftarlarının olduğunu unutmamak gerekir. Diğer bir ifade ile bir veya birkaç on yıl önce öne sürülseler de söz konusu stratejik anlayışlar günümüzde yönetim ihtiyaçlarına cevap verdikleri için ve gelecekte bunu sağlamayı sürdürmeleri durumunda varlıklarını devam ettireceklerdir. 
1970 lerden bu yana artarak devam eden hızlı ve köklü değişimlerin yol açtığı belirsizlik ortamlarında, planlar aracılığıyla işletmeler innovasyona öncü olmayacaklarını, çevreye uyum sağlamakta yetersiz kalacaklarını ve hatta varlıklarını sürdüremeyeceklerini yaşayarak öğrenmeye başladılar. 
Dönemsel tarihsel incelemelerde izlenilecek yöntem, bir yandan daha çok araştırmacı bir bakış ile farklı stratejik anlayışların ortaya çıktıkları dönemsel şartların ve stratejik düşüncenin gelişimine katkılarının belirlenmesi, diğer yandan daha çok yönetici ihtiyaçları bakımından strateji geliştirmeye ilişkin öneri ve düşüncenin eksik bıraktığı noktaları tartışmak olacaktır. Diğer bir ifade ile söz konusu her bir dönem ve bu döneme ait stratejik anlayış dört alt başlık altında ele alınacaktır: 
(i) incelenen stratejik anlayışın ortaya çıktığı dönemsel çevre şartları, 
(ii) incelenen stratejik anlayışın stratejik düşüncenin gelişimine katkısı, 
(iii) incelenen stratejik anlayışın stratejinin nasıl geliştirilmesi gerektiğine ilişkin önerisi ve (iv) incelenen stratejik anlayışın sınırlılıkları ve eleştirisi. 
Böylece her bir stratejik anlayış bir yandan kapsamlı bir incelemeye tabi tutulacak, diğer yandan aynı kriterler göz önüne alınarak incelendikleri için karşılaştırmaları da yapılmış olacaktır. 
1. STRATEJİK PLANLAMA DÖNEMİ: 
Stratejik planlama, yılları arasında gelişen ve stratejik yönetim alanında klasik olarak görülebilecek ilk düşünce akımıdır. Bu düşünce akımının en belirgin özelliği ve katkısı strateji geliştirmeye planlı bir şekilde yaklaşılması gerektiğini ileri sürmesi ve bu planların nasıl geliştirilmesi gerektiği yönünde önemli açılımlar sunması oldu. Diğer bir ifade ile stratejinin nasıl geliştirilmesi gerektiğine yönelik sistematik açıklamaların yapıldığı bu ilk dönemde, stratejinin kontrollü ve akılcı bir yol ile geliştirilebileceği ön kabul olarak benimseniyordu. Bu ön kabulden hareketle stratejinin nasıl formüle edilmesi gerektiği yönünde modeller geliştirmeye yönelik birçok girişimde bulunuldu. 
Bu çerçevede birçok analiz tekniği geliştirildi. Bu tekniklerin başlıcaları şunlardır: Deneyim Eğrisi, Boşluk Analizi (gap analysis), SWOT Analizi, BCG Matrisi, Senaryo Analizi, Endüstri Yaşam Eğrisi. Bu analiz tekniklerinin bir kısmı günümüzde de kullanılmaktadır. Bunlardan en popüler olanı SWOT analizidir. SWOT analizi hem özel hem de kamu sektöründe kullanılabilecek esneklikte genel bir çerçeve sunmaktadır. Ancak, günümüzde SWOT analizini stratejiyi bir planlama faaliyeti olarak gören kamu kesiminin daha çok kullandığı söylenebilir. 
a. Stratejik Planlama Anlayışının Doğduğu Dönemsel Çevre Şartları 
İş dünyasında modern stratejik yönetim düşüncesinin ortaya çıkışı, 1950 ve 1960 larda ortaya çıkan ve giderek büyüyen işletmelerin kontrollerini sürdürme ve kararları arasında koordinasyonu sağlama sorunları ile ilişkilendirilebilir. Büyük ölçekli işletmelerin ortaya çıkışından beri girişimci ve yöneticiler stratejik konular ile ilgilenmekteydiler (Pearson, 1999). Ford Company den Henry Ford, General Motors dan Alfred Slaon, IBM den Thomas Watson gibi büyük girişimcilerin yazdıkları, söyledikleri ve eylemleri stratejik konulara ne kadar hassas olduklarını göstermektedir. Büyük ölçekli işletmelerin ortaya çıkmasından önce de devlet, kilise ve askeriye gibi başka alanlardaki büyük ölçekli örgütlerin yönetimine stratejik yaklaşıldığı bilinmektedir.
İkinci Dünya Savaşı ndan 1950 lerin sonuna kadar pazarın en belirgin özelliği, talep karşısında arzın yetersizliğiydi te İkinci Dünya Savaşı ndan çıkıldığında pazarın belirgin karakteristiği birçok ürün için talebin arzı geçmesiydi. Bu durum özellikle elektrikli aletler, kimyasallar, ilaçlar, radyo ve televizyon gibi innovasyon ürünleri için geçerliydi. Dolayısıyla birçok endüstride satış elemanına bile ihtiyaç yoktu. Ortalama iyi bir ürün için pazar bulmak zor görünmüyordu. Bunun bir sonucu olarak üreticiler maliyetlerinin üstünde satmak ve kar etmek bakımından zorlanmıyorlardı. Pazarda yaşanılan sürekli büyüme hem yönetim yanlışlıklarını örtüyor hem de başarısız olma riskini önemli ölçüde azaltıyordu. Diğer yandan ucuz hammaddeye ulaşmak kolay, paranın maliyeti düşük ve istikrarlıydı. İletişim yetersizliği ve dağıtımın pahalı olması nedeni ile dünyanın büyük pazarları birbirlerinden ayrılmış durumdaydı
1970'lere kadar süren bu dönemin genel özelliği istikrar ve büyüme yılları olmasıydı. İstikrarlı bir ortamda ve pazarların sürekli büyüme eğilimi gösterdiği bu dönemde faaliyet gösteren işletmelerin iş başarıları çoğu zaman pazar büyümesi ile ilişkili olarak ele alınıyordu. 
Birçok pazarda gözlemlenen büyümeden yararlanmak üzere, genel olarak işletmelerin iş stratejileri (business unit strategy) bağlı oldukları şirketlerin stratejik planları (corporate planning) ile birlikte ele alınıyordu lere gelindiğinde, İkinci Dünya Savaşı ndan o güne kadar daha önce yaşanmamış, adeta tarihsel bir kırılma görüldü. Savaş tan beri yaşanan büyüme ve genişleme evresi yerini duraklama ve yavaşlamaya bıraktı. Daha önce hiç görülmemiş derecede sektörlere rekabet yoğunluğu hakim olmaya başladı ve bu günümüze kadar hızını artırarak devam etti. Bunun arkasında 1960 larda görülen yoğun yatırımların yaşanması gösterilebilir lerden 1970 lere kadar süren büyüme, yoğun bir yatırım eğilimini kamçılamış, 1970 lere gelindiğinde her sektörde artık ciddi kapasite fazlalıkları yaşanmaya başlanmıştı. 
Bir anlamda 1974 yılındaki petrol krizi, planlamaya dayalı Keynezci refah devleti anlayışının terk edilmesini getiren sürecin belki de son halkası oldu lu yıllarda egemen paradigma olarak beliren refah devleti, diğer adıyla devletçi kapitalizm, pek çok ülkede planlı ağır ve kapsamlı yatırım, üretim, dağıtım ve denetim işlevlerini yüklenerek artık hareket yeteneğini yitirmişti (Şimşek, 59-60). Oluşan yeni atmosferde uzun vadeli planlama veya stratejik planlamanın önemi 1974 deki petrol ambargosu ile başlayan ekonomik karışıklık döneminde önemli ölçüde azalmaya başladı sonrası ekonomiye döviz kurlarının dalgalanması, yüksek enflasyon ve giderek artan uluslararası rekabet damgasını vurmaya başladı. 
Bununla birlikte İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası ekonomik yapı 1970 lerde değişmeye başladı yılında Bretton Woods un sabit para kurları sisteminin sona ermesi ile dünya finans sektöründe önemli gelişmeler ortaya çıktı. Önemli para birimlerinin birbirine karşı değerinin değişebilir olması uluslararası para piyasalarına yeni bir hareketlilik kazandırdı. Bu hareketlilik zamanla para birimlerinin değerinin belirlenmesinde hükümetlerin rolünü azaltarak, serbest piyasa kuralları içinde işleyen uluslararası finans sektörünün gelişimine katkıda bulundu (Kurtulmuş, 2001). Bütün bunlar geçmiş verilere ve olaylara bakarak geleceği öngörmeye yarayan analitik/planlamacı yaklaşımların gücünü zayıflattı. Belirsizliğin egemen olduğu bu ekonomik koşullar, planlama ile uygulama arasında ciddi boşlukların oluşmasına ve önemli kaynak, emek ve zaman ayrılarak yapılan planların boşa çıkmasına yol açtı. Dolayısıyla bu dönemde tahminlere dayalı planlara ek olarak senaryo tasarımlarıyla işletmeler önlerini görmeye başladılar. 
b. Stratejik Planlama Anlayışının Stratejik Düşüncenin İlerlemesine Katkısı 
1960 lı yıllarda iş dünyasına ilişkin geliştirilen strateji düşüncesini iki önemli şahsiyetin yönlendirdiği öne sürülebilir: Kenneth R. Andrews ve H. Igor Ansoff. Stratejik yönetim düşüncesinin bu iki öncüsü, stratejiyi bilimsel olmaktan daha çok uygulamacı konumundaki tepe yönetimin karşı karşıya olduğu yönetsel sorunları çözmeye yardımcı olacak bir tarzda ele aldılar. Onlar için strateji ile uğraşmak, bilimden daha çok sanatla uğraşmaya benziyordu. Bu bakımdan işletmelerin stratejiyi nasıl geliştirmesi gerektiğine yönelik tavsiyeci bir üslup kullandılar. İşte, stratejik planlama olarak adlandırılan yaklaşım 1960 larda söz konusu bu yazarların öncülüğünde gelişen tavsiyeci bir anlayış olarak gelişti. 
Andrews un önerdiği kavramsal çerçeve SWOT (işletmenin güçlü ve zayıf yanları ile pazarın fırsat ve tehditlerinin birlikte değerlendirilmesi) olarak ünlendi. SWOT çerçevesi, esas itibariyle işletmenin iç (kaynak ve kabiliyetlerindeki güçlü ve zayıf yanları) ve dış çevresini (değişimlerden doğan fırsat ve tehditleri) birbiri ile ilişkilendiren geniş bir bakış açısı sunar. SWOT çerçevesinde yapılması gereken, bir işletmenin mevcut konumunu ve bunun gelecekte nasıl değişeceğini değerlendirmektir. Güçlü ve zayıf yanları belirlemek için işletmeyi kendi içinde değerlendirmekten daha çok rakipler ile karşılaştırmalı olarak değerlendirmek gerekir. Aynı biçimde fırsat ve tehditleri de mutlak değil, rakipler göz önüne alınarak göreceli olarak değerlendirmek gerekir. Örneğin eğer teknolojik ilerlemeler hem sizin hem de rakiplerinizin maliyetlerinin düşmesine yol açıyorsa bu bir fırsattan daha çok tehdit olacaktır. Çünkü pazar fiyatlarının birden düşmesine yol açabilir; eğer pazardaki fiyatlar sabit kalıp sizin maliyetleriniz düşüyorsa işte o zaman bir fırsattan söz edilebilir. 
Metnin tamamına erişim için Bkz:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

En Popüler Yayınlar

Öne Çıkan Yayın

4. Uluslararası Dijital İşletme, Yönetim ve İktisat Kongresi | 4rd International Congress on Digital Business, Management & Economics | 20-22 Eylül 2024

4. Uluslararası Dijital İşletme, Yönetim ve İktisat Kongresi | 4rd International Congress on Digital Business, Management & Economics | ...


"Başkalarının yoluna taş koyacağımıza, taş üstüne taş koyalım..."