Yedi Köyden Yedi Minik ile Tembel Dev'in Masalı
Uzun zamandır radyo dinlemiyorum acaba neler var diyerek kanalları gezerken bugün AKRA FM'deki masal okuyan teyzenin sesinde sabitlenip kaldım. "Acaba hangi konuyu anlatıyor?" merakı ile dinlemeye başladım...
Koca bir dev, 7 köyün su ihtiyacını karşılayan derenin üzerine gelip kurulur... Yatar ve güneşin keyfini çıkarmaya başlar...
Sularının kesildiğinin farkına varan köylüler toplanır ve sorunun kaynağını araştırmaya başlar... Susuz dereleri takip ederek geldikleri son nokta devin üzerine çullandığı nokta olmuştur. Dev zaten onların gelmesini beklemektedir.
Köylüler devin derelerinin üzerinde ne aradığını sorgularken, dev ise su yolundan çekilmesinin tek şartının kendisinin beslenmesi için gerekli olan öğünlerin temin edilmesi olduğunu ve bunun için de yedi köyün yedisinden de her öğün için birer koyun verilmesi gerektiğini söyler ve bu yedi koyunun sürekli kendisine yemek zamanlarında gönderilmesini ister.
Köylüler devin bu teklifini önce reddetse de devin ısrarlı tavrını görünce çaresiz kabul ettiler her öğün için köylerinden birer koyun vermeyi... Dev de haliyle bu anlaşmanın kazananı olarak kapattığı su yolunu açarak derenin köylere doğru yolmasına müsaade etti ve verilen sözlerin tutulması için beklemeye başladı...
Mutsuz ama derelerinin de tekrar akmalarından hoşnut biçimde köylerinin yolunu tutan köylüler tahhütlerini yerine getirmeye başladılar. Bu sayede dereler akmaya devam ederken, devin de tasallutundan kurtulmuş oldular...
Ancak... Zamanla her öğün için birer koyun vermek köylüler için çok masraflı bir hal almaya başladı. Köylüler bu yükün altından kalkamaz hale gelince çaresiz devin kaldığı yerin yolunu tuttular. Deve artık koyun bulmakta zorlandıklarını ve çaresiz olduklarını ifade etseler de bir türlü ikna edemediler. Nuh diyor peygamber demiyordu dev. Bunun üzerine boyunları bükük bir şekilde yedi köyün yedi köylüsü evlerinin yolunu tuttu. Yaşadıklarını da hemen çevre eşrafına aktardılar. Maalesef her öğün için birer koyun bulmak ve deve ulaştırmak için çalışmaları gerekiyordu.
Büyüklerinin yaşadıklarını gören yedi köyün yedi küçük çocuğu düşünüp taşındılar ve birlikte deve gidip bir de kendileri durumu izah etmek istediler. Yaşadıkları mağduriyeti izah etmeye çalışan minikleri dinleyen dev, büyüklerine verdiği yanıtın aynısını vererek her zaman olduğu gibi koyunların teslim edilmesi gerektiğini belirtir. Ayrıca küçükleri büyüklerin boşuna gönderdiğini söyler.
Yedi köyün küçüklerinden bir tanesi deve seslenir. Kendisinin her ne kadar kocaman bir dev olsa da sonuçta insan olduğunu ve insanlara tembelliğin yakışmadığını, kendi ekmeğini kendisinin kazanması gerektiğini söyler.
Dev ise kendisinin ne tür bir iş yapacağını bilmediğini ve elinden hiçbir iş gelmediğini belirtir. Kocaman ellerini göstererek neyi eline alsa un ufak ettiğini ve bu nedenle de hiçbir iş yapamayacağını söyler. Tembel tembel yatmasının ve yemeğini ayağına istemesinin asıl nedeninin de bu olduğunu söyler.
Yedi köyün küçüklerinden cesur olanı yine söze başlar ve deve istemesi halinde bir iş bulacağını söyler. Tek şartı ise bulduğu işi kabul edeceğine dair önceden söz vermesidir.
Dev ilk başta söz vermeye yanaşmasa da bir defa merak etmiştir. Kendisinin bilmediği ama bu yedi köyün küçük ve cesur çocuğunun bildiği iş ne olaki acep?
Düşünüp taşınan dev, yedi köyün küçük çocuğunun şartını kabul eder. Söylenen iş ne ise kabul edecektir...
Devden sözü alan yedi köyün küçüklerinden olan bu cesur çocuk deve istemesi halinde kocaman elleri ile köyün topraklarını tırnaklayarak sürebileceğini ve toprağın işlenmesi konusunda yedi köyün de yükünü üstlenebileceğini söyler. Dev heyecanla "ama köylüler buna izin verirler mi ki?" diye sorar.
Çocuk "neden olmasın?" der. Daha sonra başka bir iş daha önerir.
Dev istemesi halinde yedi köyün yedisine de yetecek kadar kışlık odunu dağdan, ormanlardan getirebilecek kudrettedir. Dağdan kışlık odun getirme konusunda bütün köylerin yükünü üstlenebilir. Bunu duyan dev yine heyecanla "ama isterler mi ki?" der.
Yedi köyün küçüklerinden bu cesur çocuk yine aynı şekilde "neden olmasın?" der. Ve bir başka iş daha önerir.
Yedi köyün yedisinin de ihtiyacı olan bir başka iş de çobanlıktır. Küçük çocuk istemesi halinde kocaman cüssesiyle ve iri gözleriyle bütün köylerin koyunlarını güdebileceğini ve onları güvenli bir şekilde sahiplerine teslim edebileceğini belirtir.
Dev yine heyecanla söze dahil olur ve sorar: "Peki, bana güvenecekler mi köylüler?"
"Bu konuda hiç kuşkun olmasın" der yedi köyün küçüklerinden cesur çocuk. O konuda yardımcı olacağını söyler ve devden verdiği sözü tutarak bundan sonra kendi ekmeğini kendisinin kazanması gerektiğini belirtir.
Dev bu iş alanlarının hiç aklına gelmemesine midir yoksa küçücük çocuktan ders almasının tuhaflığının etkisinden midir bilinmez severek bu öneriyi kabul eder ve yeni işini yapmak üzere yedi köyün küçükleri ile birlikte köyün yolunu tutar.
Bu zamana kadar aklıma hiç getirmediğim bir soru olduğunu gördüm bu masal sayesinde: "Devler insan mıydı?"
Bu zaman kadar canavar olarak gördüğüm, okuduğum birçok masalda ya da izlediğim filmlerde de benzer bir yönlendirmenin olduğunu görürken yedi köyün küçüklerinden cesur olanı hatırlatmıştı canavarlaştırılan bir karakterin aslında insan olduğunu...
ve dahası onun aslında kazanılabilecek bir kişi olduğunu da vurgulamış ve bunca yıldan sonra masallara farklı bakmamı gerektirecek bir ders vermişti bana...
Sahi hayatımızda kimleri dışlıyor, reddediyor, yalnızlaştırıyor, yok sayıyor ve büyük bir vebale ortak oluyoruz? Çevremizdeki bazı canavarlaştırılan karakterlerin insan olduklarını ve toplumdaki iş bölümünde bir rollerinin olduğunu görmezden mi geliyoruz?
Kendi işini kendisi görebilecek iken asalaklaştırdığımız karakterler mevcut mu etrafımızda?
Küçükler için masal saati oldu bir ders vakti benim için...
Düşünmek lazım bu masal üzerinde eğitimciler, idareciler ve evebeynler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder