UNUTULMAYAN FIRTINA VALİ RECEP YAZICIOĞLU
Ersal Yavi
(Denizli, Mavinefes
Yayıncılık, 2024)
Muhammet NEGİZ*
Türkiye’de kaymakamlık ve valilik görevini yerine
getiren isimlerden bazıları
eylem ya da söylemleri ile toplumun hafızasında yer ettiklerinden dolayı,
görevlerinin üzerinden uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen
meslektaşları için bir deniz feneri
görevi görmektedir. Bu isimlerden bir tanesi olan Vali Recep Yazıcıoğlu da hem icraatları hem de fikir ve söylemleriyle gündemdeki yerini
korumaktadır. Hem konuşan hem de yazan vali olarak bilinen
Yazıcıoğlu, meslektaşlarına göre sıra dışı bir kişilik olarak kabul
edilmektedir. Ersal Yavi, Vali Recep Yazıcıoğlu’nu altı bölümde ele aldığı kitabında
kaymakamlık dönemi, valilik
dönemi, vefat süreci,
ardından anlatılanlar ve eserlerinden alıntılar
başlıklarına yer vermektedir. Yazar, merhum Vali’nin
hafızalarda yer etmesinin ve sıra dışı olmasının
gerekçelerini örnekleriyle ortaya
koymaktadır. Yer yer kişisel tanıklıklara ve döneme dair
Yazar, kitabın ilk bölümünde merhum Yazıcıoğlu’nun kaymakamlık yaptığı dönemleri ele almıştır. Sırasıyla Rize- Kalkandere, Adana-Bahçe (Günümüzde Osmaniye’de), Ağrı- Hamur, Çanakkale-Ayvacık, Hatay-Kırıkhan, Çorum-Alaca ve Bolu-Akçakoca kaymakamlıklarında görev yapan Yazıcıoğlu’nun bu dönemde gerçekleştirmiş olduğu faaliyetler Ankara’nın dikkatini çekmiş ve valilik için bir namzet olarak görülmesini sağlamıştır. Vali Yazıcıoğlu’nun yerel yönetimler ve kamu yönetimi açısından savunduğu tezler de bu dönemde doğmuştur. Yöneticilerin halka sert davranması, onlara tepeden bakması ve işleri yokuşa sürerek “bugün git, yarın gel” yaklaşımını sergilemesi, Vali tarafından “bürokrasi hastalığı” olarak adlandırılmıştır. Ona göre bu hastalığın tedavi edilmesi durumunda sistemin değişmesi ve dolayısıyla Türkiye’nin değişmesi mümkün hale gelecektir (Yavi, 2024: 21). Çalışma hayatının ilk dönemlerinde kuralların herkes için geçerli olmasını savunan Yazıcıoğlu, bu tavrında ısrar ettiği için sıklıkla yeni bir şehre kaymakam olarak atanmıştır (Yavi, 2024: 23-24). Atandığı birçok ilçede yerleşik düzenle uyuşmazlık yaşamış ve bu uyuşmazlıkların muhatapları ya politikacılar ya da toprak ağaları olmuştur (Yavi, 2024: 24-25). Görev yaptığı yerlerin ulaşım, sağlık, eğitim ve tarım gibi farklı sorunlarını çözmeye odaklanan Yazıcıoğlu’nun yönetim hakkında yazılı ya da sözlü eleştirileri Pakistan Devlet Başkanı Zülfikar Ali Butto’nun idam edilmesiyle sınırları aşmıştır. İdamı protesto eden bir telgraf çeken Yazıcıoğlu, bu davranışından dolayı soruşturma geçirmiş ve davranışı görev yeri olan Ayvacık’ta ilk cezasını almıştır (Yavi, 2024: 30-33). 1980 öncesi dönemde, şiddet olaylarının ve silahlı çatışmaların yaygınlaştığı sosyo-politik ortamda görev icra etmek, olağanüstü zorluklar barındırmıştır. Çorum- Alaca’da görev yaptığı dönemde mezhep çatışmaları başta olmak üzere birçok provokasyonun engellenmesi için büyük bir çaba harcaması gerekmiştir (Yavi, 2024: 33-35). Yaşanan zorluklara rağmen Yazıcıoğlu, kaymakamlık dönemlerinde “bir kamu hizmetinin devlet veya öteki kamu tüzel kişileri tarafından doğrudan doğruya ve kendi örgütleriyle ve hizmete tahsis ettikleri ayni ve şahsi vasıtalarla gördürülme usulü” olarak ifade edilen emanet yöntemi1 ve halk katılımı ile birçok altyapı ve üstyapı hizmetlerini tamamlayarak ilçelerin sorunlarını çözmeyi başarmıştır (Yavi, 2024: 36). Bu çalışmalarının en göz dolduran dönemi ise Bolu-Akçakoca’da gerçekleştirilmiştir. Yazıcıoğlu’nun eğitim ve kültür faaliyetleri başta olmak üzere birçok girişimi sık sık basında yer almış ve bu gelişmeler 1984 yılında henüz 36 yaşında iken Tokat’a vali olarak atanmasının önünü açmıştır (Yavi, 2024: 35-41).
Kitabın ikinci bölümünde Yazıcıoğlu’nun valilik
dönemi ele alınmaktadır. Göreve başladığında sıra dışı çalışma
şeklinden dolayı halkın ilk olarak Vali’yi yadırgadığı ama zamanla da
sevdiği ifade edilmektedir (Yavi, 2024: 41). Tokat Valiliği döneminde eğitim,
sağlık, spor, turizm,
sanayi ve geleneksel el sanatları başta olmak üzere
birçok alandaki yenilik ve atılımları ile dikkat çeken Yazıcıoğlu, halk katılımını da sağlayarak şehrin tarihinde görülmemiş bir yatırım kampanyasının öncüsü olmuştur (Yavi, 2024: 42-60).
Vali Yazıcıoğlu’nun bu
dönemdeki icraatları, deneyimli bir gazeteci
tarafından “Tokat’ta 14 medeniyet
yaşamıştır. 15. medeniyet de Yazıcıoğlu
dönemidir” şeklinde değerlendirilmiştir (Yavi, 2024: 73). Yazıcıoğlu, merkezden
gelen kaynaklarla yerel bütçeyi birleştirme yaklaşımını benimsemiştir. Bu süreçte İl Özel İdareleri ve halk katılımı uygulaması
önemli bir rol oynamıştır. Bu sayede bakanlıkların ödenekleri henüz şehre gelmeden
İl Özel İdaresinin bütçesinden gerekli malzemeler (çimento, demir, kereste,
kiremit, tuğla vb.) uygun fiyata tedarik edilmiştir. İşçilik konusunda bölgedeki
köylüler ya da taşeronların üstlendiği çalışmalar daha ekonomik
olarak tamamlanmıştır. Bu
sayede 4,5 milyonluk maliyet öngörülen bir
yatırım devlet-millet iş birliği ile 1,5 milyona
neticelendirilmiştir. Bu durum “Tokat Mucizesi”
olarak literatüre girmiştir (Yavi, 2024: 75).
Vali Yazıcıoğlu’nun Tokat’taki çalışmaları göz
doldurunca yeni görev yeri Aydın olmuştur. Ancak, “sözünü hiç sakınmayan, dirayetli, yüksek düzeyde
politika yapan, kimden gelirse
gelsin devletin ve halkın menfaatine olmayan isteklere ve siyasi baskılara boyun eğmeyen bir vali” olması Aydın’da kendisi için zorlu bir dönemin kapısını
aralamıştır (Yavi, 2024: 80). Bu dönemde özellikle
sağlık kurumlarının yeniden
yapılandırılmasına odaklanan Yazıcıoğlu, Tokat’ta olduğu gibi Aydın’da da zararlı alışkanlıklar, rüşvet,
yolsuzluk ve bürokrasi ile olan mücadelesine devam etmiştir (Yavi, 2024: 81). Bir yandan kurumlara çekidüzen vermeye çalışan
Yazıcıoğlu, görev yaptığı ilin doğal zenginliklerini ekonomiye kazandırmaya çalışmıştır. Bu kapsamda Aydın’daki jeotermal için projeler
hazırlatarak şehrin yaz döneminde soğutulması, kış döneminde de ısıtılması, seracılığı yaygınlaştırarak ihracata ağırlık
verilmesi gibi birçok plan ve proje, kısa süre sonrasında Erzincan’a atanması nedeniyle
gerçekleştirilememiştir ya da yarım kalmıştır (Yavi, 2024: 85-88).
Erzincan valiliği Yazıcıoğlu’nun en uzun valilik dönemidir. Göreve gelir gelmez şehrin bütün ilçe ve köylerini dolaşan Yazıcıoğlu, yaptığı görüşmeler sonucunda Erzincan’ın gelişimi ve kalkınması için bir yol haritası çıkarmış ancak 13 Mart 1992 tarihinde meydana gelen Erzincan depremi bütün planları alt üst etmiştir. Bir anda gündemi değişen Vali, şehri ayağa kaldırmak için seferberlik ilan etmiş ve bu süreçte en önde kendisi yer almıştır (Yavi, 2024: 92-93). Kriz yönetimi sürecini başarıyla yerine getiren Yazıcıoğlu, deprem sürecindeki performansı ile göz doldurmuştur (Yavi, 2024: 95). Yazıcıoğlu, Erzincan’ın sosyal, kültürel ve ekonomik olarak hak ettiği yere gelebilmesi için halk katılımını esas alarak çeşitli projeler başlatmıştır. Bu kapsamda il, ilçe ve köylerin altyapı eksikliklerinin giderilmesi, yıllardır yapılamayan Başpınar Köprüsü ve Taşyol’un inşası gibi önemli yatırımlar tamamlanmıştır (Yavi, 2024: 92-101). Aynı zamanda şehrin ekonomisine katkı sağlaması beklenen Can Air gibi şirketler kurulmuş olsa da bunların bir kısmı sürdürülebilir olmamıştır (Yavi, 2024: 102). 90’lı yıllarda terörün bölgede zemin kazanma uğraşlarına karşı direnen Vali Yazıcıoğlu, şehrin turizm ve doğa sporları ile anılması ve “Doğa sporlarının başkenti” olarak markalaşması için büyük çaba göstermiş ve yılın her mevsiminde şehirde spor yapılabilecek bir altyapı oluşturmaya çalışmıştır. Dağcılık, kayak, yamaç paraşütü, rafting, buz tırmanışı, trekking, offroad, motokros, dağ bisikleti, base jumping, planör, parasailing ve su kayağı gibi birçok spor için uygun koşullar oluşturulmuş ve birçok alanda sporcular yetiştirilerek ulusal ve uluslararası şampiyonalar düzenlenmiştir. O dönem okullardan ve kahvehanelerden seçilerek spor için ikna edilen gençler ilerleyen dönemlerde alanında uzman birer sporcu haline gelmiştir (Yavi, 2024: 103- 106). Bu kişiler başta yamaç paraşütü, rafting ve kayak olmak üzere birçok spor dalında halen faaliyetlerine devam etmektedir ve bu sayede ülke turizmi ve sporuna katkı sağlamaktadır. Vali Yazıcıoğlu’nun Erzincan’da yaklaşık 9 yıla varan valilik süreci “polislerin vali olmaması gerektiği”ne dair beyanatı sonrasında merkez valiliğine atanması ile son bulmuştur (Yavi, 2024: 108).
Merkez Valiliği dönemi, Yazıcıoğlu için konferanslar, paneller ve açık oturumların ağırlıklı olduğu bir dönem olmuştur. Yazıcıoğlu bu dönemde yönetim sistemi, merkezi ve yerel yönetim, bürokrasi-kırtasiyecilik, başkanlık sistemi ve afet yönetimi gibi birçok konudaki eleştiri ve önerilerini kamuoyu ile paylaşma fırsatı bulmuştur. 1999-2003 dönemini merkez valisi olarak geçiren Yazıcıoğlu, 20 Şubat 2003 tarihinde Denizli Valisi olarak atanıncaya kadar entelektüel yönü yoğun olan bu faaliyetlerine devam etmiştir. Kısa süren Denizli Valiliğine hızlı başlayan Yazıcıoğlu, tarım, sağlık, hayvancılık, eğitim, sanayi, ulaşım, doğa sporları ve turizm alanlarında yapmış olduğu hazırlıkları hayata geçirmeye çalışmıştır (Yavi, 2024: 126-127). Denizlilerin girişimci yönü Vali’yi heyecanlandıran en önemli husus olmuştur (Yavi, 2024: 128):
“Daha Önce çalıştığım illerde hep ‘niye fabrikalar yok, üretim yok, istihdam yok’ diye hayıflanıp durdum. Şimdi burada tam bir tekstil cennetine ve bir fabrikalar tarlasına düştüm.”
Kitabın üçüncü bölümü, merhum Yazıcıoğlu’nun vefatını ele almaktadır. Bu bölümde, Denizli
Valiliğine atanmasından yedi ay sonra Yazıcıoğlu’nun hayatını
kaybetmesine neden olan elim trafik
kazasına dair akıllardaki sorular irdelenmektedir. Bu bölümde, Türkiye'ye önemli katkılarda bulunmuş şahsiyetlerin, potansiyel faydalarının en yüksek olduğu dönemlerde trafik kazaları sonucu
hayatlarını kaybetmelerine ilişkin şüpheler ele alınmaktadır. Ayrıca merhum Vali için açılan taziye defterine yazılan
notlardan örneklere yer verilmiştir (Yavi,
2024:131-161).
Dördüncü bölüm iki alt başlıktan
oluşmaktadır. İlk başlıkta merhum Yazıcıoğlu’nun vefatının
ardından kaleme alınan yazılardan bir seçki oluşturulmuştur. Dönemin akademisyen,
gazetesi, yazar, siyasetçi ve bürokratlarının anı ve düşüncelerine yer verilen
bu yazılar, merhum Vali’ye dair önemli ayrıntılar sunmaktadır (Yavi, 2024:165-179). Diğer başlıkta ise Yazıcıoğlu’nun çalışma
arkadaşlarının gözlem ve tanıklıklarına yer verilmiştir (Yavi, 2024: 183-224).
Bu tanıklıklardan bir tanesinde merhum Vali şu ifadelerle anlatılmaktadır (Yavi, 2024: 183):
“Kendisi farklı ve sıra dışı bir vali idi. Bu
farklılığı ayrıca söyleminde vardı. Yani vizyonunu, kesinlikle söylemleriyle dile getirirdi. Fakat temel vizyonu, ülkenin halkı ile el ele vererek
kalkınması yönündeydi. Ayrıca ülkeden kronik hale gelmiş sorunları sıklıkla
dile getirerek çözülmesine katkıda bulunmayı hedefliyordu.”
Bir başka mesai arkadaşının anlatımından Vali Yazıcıoğlu’nun sıra dışı özelliklerinden bir tanesi olan karar verme şekli hakkında
fikir sahibi olmak mümkündür (Yavi, 2024:
187):
“Çok ani karar verir ve gerekli olduğu kadar altyapıyı
sağlamadan, düşünmeden hareket
ederdi. Bu durum da onu ve çevresindekileri zora sokacak olayların yaşanmasına neden olurdu.”
Örnekteki gibi dönem tanıklarının paylaşımları incelendiğinde merhum Yazıcıoğlu’nun kullandığı jargon, kişilik özellikleri, düşünce dünyası, entelektüel yönü, çalışma hayatı, ilkeleri, tezleri, karşılaştığı zorluklar, elde ettiği başarılar, girişimci ve liderlik yönü gibi birçok konuya değinildiği görülecektir (Yavi, 2024: 183-224). Vali’nin nasıl bir motivasyona sahip olduğunu yakın çalışma arkadaşlarından birisinin şu ifadeleri ortaya koymaktadır (Yavi, 2024: 195):
“Bir yere gittiğinde sorardı: ‘Buranın yıllardır
çözülmeyen sorunu neyse bana
onu söyleyin.”
Kitabın beşinci bölümünde
Yazıcıoğlu’nun rüşvetle mücadelesi, İstanbul için önerdiği yerel
yönetim modeli, beyaz perdede
Vali’nin yansıması olan eserler (Köprü dizisi ve Vali filmi), anısına yapılan
ya da ismi verilen eserler,
hakkında kaleme alınan
kitaplara yer verilmiştir (Yavi, 2024: 224-240). Bu bölüm içerisinde Vali’nin genç mülki amirlere tavsiyeleri ve Yazıcıoğlu’nun karakteristik özellikleri başlıklarına da yer verilmiştir. Buna göre mülki amirlerin
halkla iç içe olmaları, halkın sorunlarını ilk ağızdan
dinlemeleri, kamu hizmetlerini kişisel çıkarlarının üstünde
tutmaları, çalışanlarını motive etmeleri,
çalışan personele pozitif ayrımcılık, yabancı dil bilgisi, sürekli
gelişme, bağımsız ve tarafsız olma, halkı yönetime
katma, adil olma, verilen sözü tutma, görev yapılan yerin sosyolojik
yapısını ve inanç değerlerini bilme ve görev alanını iyi tanıma gibi tavsiyeler genç mülki amirlerin başarılı olmaları
için dikkate almaları gereken
hususlardır (Yavi, 2024: 234).
Altıncı ve son bölümde ise Vali Yazıcıoğlu’nun “Sil Baştan” adlı eserinden çeşitli
alıntılara yer verilmektedir. Özellikle yerel yönetimlerin güçlendirilmesini savunan Yazıcıoğlu’nun idari reform beklentilerine dair savunduğu tezleri bu bölümde ele alınmıştır.
Devletin teknik bir devlete dönüştürülmesi
ve kalkınmanın halk tarafından üstlenilmesi bu
bölümde ele alınan konu başlıkları arasında yer almaktadır (Yavi, 2024: 244). Vali Yazıcıoğlu’nun dile getirdiği “devletin yeniden tanımlanması” hususuna da bu
bölümde yer verilmiştir (Yavi, 2024: 249):
“Patron devletin yerini, demokratik, teknik devlet almalıdır. Sistemin dışına itilen,
yabancılaşan halk, sistemin
içinde yetkili ve sorumlu olmalıdır. Bu modelde
kararları politikacı ve teknisyen birlikte
alacaktır. Planı, projeyi,
fizibiliteyi bürokrat teknisyen
hazırlayacak; karar ve öncelikleri
halkın seçtiği temsilciler belirleyecektir. Aslında yerel politikacılar ile teknisyenler, bürokratlar, müşterek karar, müşterek
sorumluluk noktasında buluşacaklardır.”
Bu bölümde değinilen diğer başlıkları demokratik katılım ve yeniden yapılanma, 1921 Anayasası, il-ilçe ve beldelerin yönetiminde profesyonel yönetici, kamu binalarındaki israf, halkın değişime bakışı, politikacı-bürokrat çatışması, yerel yönetim sistemine dair öneriler, Devlet Planlama Teşkilatı’nın yeniden düzenlenmesi, kaynak israfı ve torba bütçe uygulaması, yerinden yönetim uygulaması şeklinde sıralamak mümkündür. Bu bölümde Yazıcıoğlu’nun bir uygulayıcı olarak edinmiş olduğu tecrübeler doğrultusunda gördüğü sorunlar için geliştirmiş olduğu çözüm önerilerine yer verilmiştir (Yavi, 2024: 243-285).
Sıra dışı bir bürokrat ve vali olarak günümüzde halen
gündemdeki yerini koruyan
Recep Yazıcıoğlu hakkındaki bu eser, kısmen mevcut yayınların ve internet arşivinin2 bir derlemesi hüviyetini taşımaktadır. Bununla beraber
yazarın kişisel deneyim
ve izlenimlerini paylaşması, dönem tanıklarından
bilgi, görüş ve belge aktarımı yapması ile merhum Vali hakkındaki literatürün zenginleşmesine de katkı sağlamaktadır.
Türk bürokrasi hayatında icraatları ve fikirleri ile
önemli bir iz bırakmış olan merhum Vali Recep Yazıcıoğlu’nun hem insani yönünü hem de idari yönünü ortaya koyan bu eser, siyaset
bilimi ve kamu yönetimi, liderlik
ve girişimcilik alanlarında araştırmacı ve okurlara katkı
sağlayacak bir nitelik arz etmektedir.
1 Çapar, S., Demir, R. ve Ş. Yıldırım (2015) “Kamu Hizmet Sunumunda İdarecilerin İşlevi”, Türk İdare Dergisi, Aralık.
2Negiz, M., Vali Recep Yazıcıoğlu Arşivi, https://valiyazicioglu.blogspot.com
Atıf için:
Negiz, M. (2024). UNUTULMAYAN FIRTINA VALİ RECEP YAZICIOĞLU. Novus Orbis: Siyaset Bilimi Ve Uluslararası İlişkiler Dergisi, 6(1), 153-159. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3970371


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder