ARIBOĞAN Deniz Ülke (2017): ‘‘Duvar Tarih Geri Dönüyor’’
Deniz Ülke Arıboğan tarafından kaleme
alınan “Duvar Tarih Geri Dönüyor”
isimli eser, duvar metaforu üzerinden
ülkelerin “düşman” ya da “öteki” olarak
tarif ettiklerine karşı gösterdikleri
savunma mantığını anlatmaktadır.
Mümkün olduğu kadar yalın bir dille
yazılan eserde disiplinler arası bir
yaklaşımdan faydalanılarak duvar
metaforu üzerinden ülkelerin yürüttüğü
politikaların tarihsel, sosyolojik ve
siyasi analizi yapılmıştır. Bu bağlamda
eser, okuyucunun konuya geniş bir
perspektiften bakmasına imkân tanımaktadır.
Her bölümün sonunda anlatılan
konuya dair çeşitli dijital kaynakların
yer aldığı karekodlar yerleştirilerek,
kitapta yer alan bilgilerin ötesine
geçilmiş ve okuyucunun konuyu daha
iyi anlaması sağlanmaya çalışılmıştır.
Arıboğan’a göre küreselleşmeye, göçe, askeri yayılmacılığa, siber tehlikelere
karşı örülen duvarlar nihayetinde demokrasiye karşı örülmekte ve otoriter
sistemlerin yükselişiyle bu süreç devam etmektedir. Demokrasinin geri
çekilme yaşadığı içinde bulunduğumuz çağ, çok yakında kendi antitezini
üreterek tekrar demokratik zemine girecektir. Kitabın ana fikri bu görüş
üzerine bina edilmiştir.
Eser, sekiz bölümden meydana gelmektedir. İlk bölümde insanlığın
duvarlarla ilişkisi; şehirlerin etrafında beliren ilk surların ortaya çıkışıyla
başlatılmış ve daha sonra duvarların, egemenliğin bir nişanesi konumuna
gelmesiyle devam etmiştir. Duvarlar, bir taraftan içerisinde yaşayan insan
topluluğunun güvenliğini sağlarken diğer taraftan da duvarın her iki yanında
kalanlar açısından düşman veya öteki olarak tanımlanan ve endişe üreten
bir merkez olma özelliğini göstermiştir. Bu bölümde yazar, duvarların
insanların kendini koruma psikolojisinden hareketle biz ve öteki olarak
tarif edilen Hobbesçu korku ve güvenlik ikilemi gibi kavramlar açısından
oynadığı rollere değinmiştir.
Kitabın ikinci bölümünde, küreselleşmenin henüz yüzyılın başında
umut vaat ettiğini ancak ulusal sınırları belirgin hale getiren duvarların,
dünyayı heterojen hale dönüştürmesi sonucu; yabancı düşmanlığı, radikal
dincilik gibi toplumları farklılaştıran unsurları ön plana çıkardığı vurgulanmıştır.
Dünyada AB başta olmak üzere İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra
kurulan birçok birliğin can çekiştiği; Berlin Duvarı’nın yıkılışı nasıl rekabetçi
ve çatışmacı bir politik anlayışın çöktüğünü simgeliyorsa, Trump’ın
Meksika’ya yönelik duvarı gündeme taşımasının da geçmişteki çatışmacı
geleneğin yeniden doğduğunu simgelediği belirtilmiştir.
Arıboğan kitabın üçüncü bölümünde, küresel konjonktürde yaşanan
gelişmelerle, mülteci akımları ve endüstri 4.0’ın gelişmeye başlamasıyla
ülkelerin dışarıdan kontrolsüz biçimde gelebilecek tehlikelere karşı duvarlı
önlemler almakta olduğunu anlatmıştır. Avrupa’da popülizmin yükselişi ve
sağ partilerin iktidara gelmesinin de duvara dayalı korumacılığın sembolü
haline geldiği belirtilmiştir. Ayrıca bu bölümde Avrupa sınırlarını kaplayan
çitlerin ve duvarların inşa edilişinin amil sebepleri arasında; Avrupa’da
yükselen sağ hareketin, Avrupa’da yaşayan Müslümanların resmi statüsünün
önüne geçmek istemesinin yanı sıra Müslüman mültecilerin girişlerini
engellemek ve geniş kitlelerin sempatisini kazanmaya çalışması gösterilmiştir.
Dördüncü bölümde; enformasyon çağında devletler üzerinde yaygın
hale getirilen, siyasi otoriteleri tehdit edebilecek yazılı, sesli, görüntülü veri
trafiğinin sansürlenmesinden yani sosyal dünyada örülen güvenlik duvarlarından
söz edilmektedir. Arıboğan’a göre siber tehlikeye karşı devletlerin
üç seçeneği bulunmaktadır. Birinci seçenek, savunma amaçlı duvarlar geliştirmek;
ikinci seçenek, karşı saldırıyı caydırma amaçlı olarak siber yeteneklerin
artırılması; üçüncü seçenek, caydırma amaçlı ve kendi bölgelerine
yönelik tecavüzleri engelleyecek bir yetenek göstermektir. Esasen devletlerin
bu alanda başarı sağlayabilmesi için her üç alanda da etkin olması gerekmektedir.
Beşinci bölümde Pasifik’in yükselen gücü Çin’in yayılmacılığını engellemek
için duvar yapılmasındaki en önemli sebeplerden, Kuzey Kore sorunu
incelenmektedir. Arıboğan’a göre Kuzey Kore sorununun Çin ve Rusya
tarafından bertaraf edilememesi, Çin’in Kuzey Kore’ye yönelik ikircikli yaklaşımı;
ABD açısından, duvarlı dünyanın oluşturulması ve Batı sistemi içinde kendi konumunu konsolide etmek için bir fırsat doğurmuştur. Artık, ABD
için Rusya’nın dışında Batı düşmanı olarak beliren, neo-emperyalist amaçlar
taşıyan bir başka güç de söz konusudur.
Eserin altıncı bölümünde, Rusya’nın küresel aktör olarak yeniden doğuşuna
değinilmiştir. Rus stratejisinin 2010 yılından itibaren savunmadan
hücuma kayması, başta Ukrayna olmak üzere Rusya’ya komşu Baltık ülkelerini
duvar inşa etmeye mahkûm etmiştir. Bu duvarlar, Rus askeri gücünü
durdurmak yönünde yetersiz kalsa da Rusya’nın sınırlarını vurgulaması
bakımından önem arz etmektedir. Altıncı bölümün devamında Türkiye’nin
inşa ettiği duvarlara da değinilmiştir. Arıboğan’a göre başta Suriye’den gelebilecek
mülteci dalgalarını önlemek amacıyla yapılan duvarlar, aşama
aşama ülkenin bütün doğu sınırlarını kapsayacaktır. Türkiye’nin yapmış
olduğu duvarlar, sadece Türkiye’nin değil Avrupa ve NATO’nun da sınırları
belirgin hale getirecektir.
Eserin yedinci bölümünde Arıboğan, duvar çekme mantığının demokrasinin
antitezi olduğu görüşünden hareketle, alt kimliklerin ulus ve vatandaşlık
bağlarının yerini aldığı bir dünyada, duvar örmeyi bu salgına karşı
bir aşı kampanyası olarak tanımlamıştır. Arıboğan’a göre günümüzde teknolojinin
yaygınlaşması, totaliter ve otoriter rejimleri besleyen sistemi ve
ona yandaşlık yapan geniş kitleleri büyütmekte; bu sebeple içinde bulunduğumuz
çağ, özgürlükçü olmayan demokrasilerin yükselişine şahitlik etmektedir.
Sonuç bölümünde yazar; duvar kavramının anlamını, temsil ettiği değerleri
ve psiko-sosyal içeriğini bilmenin gelişmekte olan sistemi doğru
anlamak için gerekli olduğunu vurgulamıştır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nın
öncesinde dünya genelinde bir savaşın yaşanmayacağı tahmininde
bulunan entelektüellerin tahmininin tutmadığını ifade eden Arıboğan, ülkelerin
duvar çekme politikalarının da ileride ortaya çıkabilecek daha büyük
bir savaşın habercisi olabileceğini, bunu bugünden öngörerek insanlığın
Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarındaki yanılgıya düşmemesi gerektiğini
okuyucuya aktarmıştır. Yazarın anlatımından hareketle ülkelerin duvar
çekme politikalarının daha sonra ortaya çıkabilecek bir savaşın kırılma
noktasını oluşturma riski, uluslararası konjonktürde yaşanan gelişmeler
değerlendirildiğinde ihtimal dâhilindedir. Bu bakımdan bir siyaset bilimci
olarak kitabın okuyucuya vermek istediği mesajı son derece somut ve incelemeye
değer bulmaktayım.
KAYNAK:
Ünalmış A. N. (2018). “Arıboğan Deniz Ülke (2017). ‘‘Duvar Tarih Geri Dönüyor ’’, İstanbul: İnkılap Yayınları, 208 s., ISBN: 978-975-10-3842-5”, Karadeniz Araştırmaları, XV/60: 226-228. Makale Gönderim Tarihi: 19.11.2018; Yayına Kabul Tarihi: 22.11.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder