SÖZÜN
ÖZÜ’NDE VALİ RECEP YAZICIOĞLU[1]
Bir
araştırma vesilesiyle haberdar olduğum “Sözün Özü” adlı eser aslında
Erzincan’ın köklü gazetecilerinden birisi olan merhum Kazım Erdem Özsoy’un
(1935-2018) Özsöz gazetesinde kaleme aldığı, 1990-2011 tarihleri arasında
yayımlanan köşe yazılarının derlemesinden oluşmaktadır. Kitaplaştırılan bu köşe
yazılarında Erzincan’a dair birçok konunun ele alındığı görülmektedir. 277
sayfalık bu eser, Erzincan’a dair yapılacak olan birçok araştırmada ilgili
dönemi anlamada yardımcı bir kaynak özelliği taşımaktadır. Dolayısıyla şehrin
tarihinde önemli bir iz bırakan merhum Vali Recep Yazıcıoğlu (1948-2003)
hakkında da hatıra ve izlenimleri kitapta görmek mümkündür.
Sözün Özü adlı kitapta Vali Recep Yazıcıoğlu hakkındaki yazılara farklı sayfalarda rastlanıyor. Bunlardan ilki, 1996 tarihli bir sitem yazısı… İşsizlik, ulaşım sorunları ve göçe rağmen ayakta kalmaya çalışan bölgenin köy ve şehirlerinde illa “Yazıcıoğlu gibi bir valiyi beklemek mi gerekecek?” sorusunu başka sorular takip ediyor (Özsoy, 2011: 17-18):
“Hayallerimiz
vardı; gelecekten ümidimiz… Yollarımız olacaktı bizi sıla hasretinden
kurtaracak… Köprülerimiz, okullarımız, gelişmiş bir ticari hayatımız… Hani
nerelerde tüm bunlar?
Yani Yazıcıoğlu
gibi bir valiyi beklemek mi gerekecek hep? 49 yıl önce taş yoluna vurulan ilk
kazmanın ardından 1993 yılına kadar beklenecek miydi? Keban Barajı’yla birlikte
Başpınar bunca yıl köprüsüz mü kalacaktı?
(...)
Ve elbet bağrına
basacaktır memleketine hizmet adıyla bir ‘çivi’ çakanları. Elbet bağrına
basacaktır, ‘Yazıcıoğlu’ gibi devlet adamlarını, valileri…”
1996
tarihli bir diğer köşe yazısında Özsoy, Vali Recep Yazıcıoğlu’nun Başpınar
Köprüsü için verdiği uğraş sırasında Vali’nin iyi niyetinin, maddi çıkarlar
doğrultusunda kötüye kullanılmaması uyarısında bulunuyor ve ekliyor (Özsoy,
2011: 19):
“Erzincan Valisi Recep Yazıcıoğlu, Kemaliye
ilçesinin içine düştüğü çıkmazdan kurtulması için önemli olan projeler üzerinde
hassasiyetle duruyor. Projelerde söz sahibi kişilerin ve maddi kazanç
sağlayanların da Kemaliyeli olması noktasında tercihte bulunuyor. Bir
memleketin kalkınması ve o memleket insanlarının kalkınması da ancak böylesi
iyi niyet ve davranışlarla mümkün kılınır.
(…)
Bize göre önemli
olan nokta şu: Bir idarecinin, o memleket insanının kazanması ve memleketine
hizmette daha titiz, daha duyarlı davranacağı düşüncesiyle hareket ederken
istismar edilmesidir.”
1997
tarihli bir köşe yazısında Vali Recep Yazıcıoğlu’nun medya ile arasındaki
ilişkiye değinen Özsoy, basına hak ettiği değeri veren idareciler oldukça,
onlara da basının hak ettikleri ilgi ve desteği vereceğini ifade ediyor (Özsoy,
2011: 21):
“Dünyada öyle
şeyler var ki, birbirinden ayrı düşünülemezler. İnsan ve dünya, gül ve diken,
dal ve yaprak… Bunlara medya ve Yazıcıoğlu’nu da ben ekliyorum. Öyle ki, ne
zaman televizyonun karşısına geçecek veya elimize bir gazete alacak olsak,
muhakkak onun söyledikleri ve tartıştıklarıyla karşılaşırız. Ya sistemin
bozukluğu, ya yerelleşmenin ve yerel idarenin önemi ya da Erzincan meseleleri
onun gündemindedir. Tabii ki onun gündeminde olanlar aynı zamanda Türkiye’nin
gündemindedir. Hatta biraz daha ileri giderek şunu da söyleyebilirim: adeta
basının nabzı da Vali Recep Yazıcıoğlu ile atmaktadır. Yazıcıoğlu nerede medya
orada, Türkiye orada…
Yasama, yürütme ve
yargıdan sonra dördüncü güç olan basının önemini bir basın mensubu olarak ben
de biliyorum. Sayın valimizin bu güce olan ilgi ve saygısını her zeminde
gördükçe kendilerini takdir etmekten kendimi alamıyorum. Halka ulaşmanın,
kamuoyu oluşturmanın en güzel yolu medyadan geçer.”
Bir
şehrin kalkınmasında o şehrin sakinlerinin önemli bir rol oynadığına işaret
eden Vali Recep Yazıcıoğlu, çoğu zaman kolları sıvamış ve bu konuda başı
çekmiştir. Yeri gelmiş köy köy, şehir şehir, il il gezmiş ve hemşeri
dayanışmasını tetikleyerek büyük yatırımların devlet-millet işbirliği ile
yapılması için gayret etmiştir. Özsoy’un 1998 tarihli bir köşe yazısı,
Yazıcıoğlu’nun spor konusunda da aynı destek arayışına çıktığını ve
Erzincanspor için maddi destek sağlanması için vatandaşa müracaat ettiğini
anlatmaktadır (Özsoy, 2011: 42):
“Valimiz ve
belediye başkanımız, bu paranın toplanması görevleri olmadıkları halde çaba
sarf etmiş ve başarmışlardır. Hizmetleri görevlerinden ötedir. Bu hareketleri
Erzincan’ı gerçekten benimsediklerini göstermiştir.”
Özsoy,
1998 tarihli bir köşe yazısında resmi dairelerin vatandaşlarla aralarına
çektikleri sete dikkat çekmiş ve valilik makamı ile kıyaslayarak mevcut
uygulamayı eleştirmiştir (Özsoy, 2011: 47):
“Valilik makamı
şehrin mülki amirliğidir. Buna karşı halka en yakın dairemizdir. Çünkü kapısı
her zaman halka açıktır. Halkımız rahatlıkla gidip Vali Bey’le görüşebilir,
derdini izah edebilir. Buna rağmen bazı devlet daireleri ne tuhaftır ki
amirleri olan Recep Yazıcıoğlu’nun izinden gitmezler. Bu dairelere girişler o
kadar da kolay değildir. Randevu şarttır. Bu soğukluğun simgesi gibi duran
bahçe duvarları da hala mevcuttur, hala yükselmektedir. Fakat belediye ve
valilik, duvarlarını kaldırmıştır. Hatta valimiz bahçe duvarlarını biraz
indirmiştir.”
İftar
çadırlarını konu edinen 1998 tarihli bir köşe yazısında Özsoy, Vali Recep
Yazıcıoğlu’nun Ramazan ayındaki tavrını, iftarlarda sofraların yoksulları
paylaşılması gerektiğini hatırlatmıştır (Özsoy, 2011: 51):
“Geçen Ramazanlarda
Sayın Valimiz Recep Yazıcıoğlu, üst düzey yöneticilerin, hali vakti yerinde
kuruluş personelinin hep kendi aralarında iftarlarda görüldüğünden rahatsız
olduğunu belirtmişti. Peki, kim bir şehrin mülki amirinin tavsiyesine uydu?”
Erzincan’da
mahalle, cadde, sokak ve işhanlarının isimlerinin Erzincan’ın ortak
değerlerinde yola çıkarak konulması üzerine 1999’da yazdığı bir köşe yazısında
Özsoy, Vali Recep Yazıcıoğlu’nun da isminin bir yere verilmesi önerisinde
bulunuyor (Özsoy, 2011, 58):
“Sayın Recep
Yazıcıoğlu’nun adı da bir yerlere verilecekse tayinin çıkması mı bekleniyor?
Şimdi verin de o da görsün. Türkiye çapında hikâyecimiz Mustafa Kutlu’nun adı
bir yerlere verilecekse ölmesi mi bekleniyor?”
Özsoy, Merhum Vali Yazıcıoğlu Erzincan Valisi olarak görev yaptığında
Kemaliye’ye daha ağırlık verdiği şeklindeki iddialara 1999 tarihli bir köşe
yazısında yanıt veriyor:
“Kemaliye heyeti,
Sayın Valimiz Recep Yazıcıoğlu’ndan da yardım istiyorlar. Demek ki iş görenler,
Kemaliye’ye bir şey yapılmasını isteyenler, Sayın Valimizi de yanlarına alarak…
Valimiz Sayın Recep Yazıcıoğlu törene katılınca, açılışa katılınca valimizin
adı Kemaliye’nin Valisi oluyor. Erzincanlı gidip Sayın Bakanlarımızdan ne
istedi de yapıldı ve Sayın Valimiz törene katılmadı?”
Vali
Yazıcıoğlu hakkındaki bu serzenişlerin devam etmesinden olacak ki Özsoy 1999
yılı Eylül ayında bir köşe yazısında daha konuyu ele alıyor (Özsoy, 2011: 96):
“Efendim, diyorlar
ki ‘hep Kemaliye! Neden başka bir yer değil?’ Çünkü Kemaliyeliler ortaya bir
proje koymuş ve peşinden koşmuşlardır. Ortaya emeklerini, paralarını ve
devamlılığı koymuşlardır. Yani 1948 yılından beri yapılması ve çoktan
bitirilmesi gereken Taşyol için Kemaliye ortaya para, emek ve yüreğini
koymuştur. Yılmamıştır. Tüm bunlar karşısında da Sayın Vali sessiz kalmamıştır.
‘Sizin bu adımınıza ben koşarak gelirim’ demiştir. Böylece 1848-1991 yılları
arasında yapılması gereken 12 km’lik Taşyol’un sadece 2 km’si yapılırken,
halkın teşebbüsü, desteği ve Sayın Vali’nin de ilgisiyle 1991 yılından bugüne
(1999) yaklaşık 9 km’si yapılmıştır. Yine aynı ilçede baraj gölü altında kalmış
Başpınar Köprüsü de devlet kanalıyla 25 yılda yapılamazken ve 300 milyar gibi
bir maliyet çıkarılırken, ilçe halkı ve sayın valimiz el ele vererek bu
yöredeki 24 köyümüzü köprüye kavuşturmuşlardır. Halkın ve devletin valisinin
ortak çabasıyla meydana gelen bu köprünün –hangi akla hizmetle!- Karayolları
tarafından teslim alınmadığına da şaşırıyorum!... Garip!
(…)
Koyun ortaya
projenizi ve müteşebbis olun, destek alamıyorsanız o zaman söyleyin! Geçtiğimiz
aylarda Refahiyeli ve Kemahlı hemşerilerimizin bir değirmen projesiyle yanına
geldikleri Sayın Valimiz, ‘Siz ortaya ne koyarsanız ben de o kadarını size
taahhüt ediyorum’ diyerek bu çabayı desteklemişti. Geçenlerde bu değirmen
düzenlenen bir törenle hizmete açıldı. Dedim ya, doğrusu bu kadar insafsız ve
mesnetsiz konuşmaları duymak ağrıma gidiyor.”
Milletimizin teveccüh gösterdiği ve siyaset arenasında görmek istediği
isimlerden olan merhum Recep Yazıcıoğlu’nun DYP tarafından İstanbul Büyükşehir
Belediyesi için aday gösterildiğine dair bir bilgiye rastlıyorum Özsoy’un 1999
yılı Şubat ayındaki bir köşe yazısında (Özsoy, 2011, 59):
“Mesela DYP, Sayın
Valimiz Recep Yazıcıoğlu’nu İstanbul Belediye Başkanlığına aday gösterebiliyor.
Hem Sayın Valimize hiç sormadan. Yani partinin kendi kendine uygun görmesi,
oluru söz konusudur.
Elbette kendisine
resmen bir teklif olmadığı için Sayın Valimiz Recep Yazıcıoğlu kesin bir karar
vermiş değil. Teklif bekliyor. Ve de ‘İki partinin seçim ittifakı var ise, bu
şekilde aday gösteriliyorsam neden olmasın?’ diyor. Ama yine de umutlu bakmıyor
Sayın Valimiz.”
1999
yılı Şubat ayındaki bir köşe yazısında ise Özsoy, “Temiz ve yeşil bir Erzincan için haydi
kampanyaya!” sloganı kullanılarak ilan edilen “Çevre Temizlik Yılı”nı
hatırlatıyor (Özsoy, 2011, 70). Yazar, yapılan kampanya töreninde Vali Recep
Yazıcıoğlu ve Belediye Başkanı Talip Kaban’ın el arabalarıyla çevre temizliğine
katıldıkları fotoğraf karesini hatırlatıyor.
1999
yılı Şubat ayındaki “Sayın Valimiz
‘Millet de Elini taşın Altına Koymalı’ Dedi” başlıklı köşe yazısında Özsoy,
Vali Recep Yazıcıoğlu’nun Kanal 7’de katılmış olduğu “Yüz Yüze” adlı programdan
tuttuğu notları aktarıyor (Özsoy, 2011: 72):
“Pazar akşamı Kanal
7’deki Yüz Yüze programına katılan Sayın Valimiz Recep Yazıcıoğlu’nun son cümlesi
‘durum vahim ama umutsuz değil’ şeklinde idi.
Yerel yönetimler,
devlet anlayışımız, yapılması gerekenler konuşulduktan sonra bu sonuca
varılmıştı. Sayın Valimiz, şimdiye kadar ki devlet anlayışını eleştirmiş, halkı
da ‘kurtarıcı’ beklemek yerine kendi kendisinin kurtarıcısı olmaya bakmasını
istemişti. Bunu biraz da ‘millet elini taşın altına koymalı’ diye
ifadelendirmişti. Hatta terörün bile bu yolla yok edileceğine inanmıştı.
Sayın Valimize göre
Güneydoğu’nun birçok eksiği tamam olup tek eksiği insan eksiğidir. Yeterince
doktor, hemşire, ebe gitmemişti Güneydoğu’ya. Hatta Erzincan’da bile on üç
mütehassıs doktor bulunup Batı’da otuz-kırk bin kişilik illerde bu, otuz-kırk
doktordur.
Yayında
konuşulanlar iki başlık altındaydı. Birincisi halkın yönetime katılması,
ikincisi de siyah-beyaz olmanın, laik-antilaik, inanan-inanmayan olmanın
tartışılmaması, projenin tartışılması idi. Önümüzdeki seçimlerde partilerin
proje üretmesini belirten Sayın Valimiz, bunun da ‘Yerel yönetime önem
vereceğiz’ şeklinde yuvarlak anlatımlar şeklinde olmayıp daha açık yapılmasını
istedi; Onlar, ‘Türkiye’de ilçe sayısını üç yüze, il sayısını otuza
indireceğiz’ demeliler.”
Vali Recep Yazıcıoğlu’nun hayata veda ettiğinde Özsoy, “Ona Alışmak Zordu, Onu
Kaybetmek Daha da Zor” başlıklı bir köşe yazısı ile çıkar okurlarının karşısına
(Özsoy, 2011: 166):
“Makamına
istediğiniz gibi girebilir, randevu almadan görüşebilir, sokakta halkın içinde
montla gezerken görmek her an mümkün olabilirdi. Ona yetişmek, onunla yürümek, onunla spor
yapmak büyük bir çabanın ürünü olmalıydı. Yoksa yetişemezdiniz. Pratik düşünür,
çabuk karar verir ve hemen uygulardı. Bürokrasiyi sevmez; bürokrat gibi değil,
sıradan bir insan gibi davranırdı. Her haliyle bizden biriydi! Bizim gibi
yaşardı. İyi bir aile babasıydı…
Çoğu zaman,
tanımayanlar vali olduğuna inanmak istemezlerdi. Hür olmayı, demokratik olmayı
severdi. Bu özlemle, mezar taşına ‘Hür, demokrat ve adam gibi bir ülkede
yaşayamadan gitti!’ yazılmasını vasiyet bile etmişti.
Erzincanlılar onu
çok severdi… O da Erzincan’ı ve Erzincanlıları sevmişti! Gezmediği köy kalmamış,
Refahiye ilçemizi gezerken hızını alamamış, Sivas’ın bir köyüne kadar gitmişti!
Onun güler yüzünü, Erzincan’ı tanımak için yamaçlardan paraşütle süzülüşünü,
kar-kış demeden sulara girişini, Fırat’a kafa tutuşunu, barajlarda su kayağı
yapışını, Taşyolu ve Başpınar Köprüsü için yaptıklarını, ‘Sizin valiniz Recep
Yazıcıoğlu mu? Çok şanslısınız!’ sözlerini, onun ölümüyle bir kez daha yıkılan
yürekleri ve Erzincanlının sevgisini unutmayacağız!”
Vali’nin
ikinci vefat yıldönümünde de köşesinden anar Özsoy, ‘Sürmeneli Yiğit’i (Özsoy,
2011: 180):
“Ne vakit bir
trafik kazası duysam, ‘Sürmeneli yiğit’ geliyor gözlerimin önüne. Önceki
kazaları ve son kazası… Aykırı, sıra dışı ve süper valiydi o. Valilik yaptığı
iller, Tokat, Aydın, Erzincan ve Denizli onun ismiyle anıldı. ‘Halk onu bağrına
bastı ve gönlünde büyük bir yer verdi.’ Erzincan’ın dağları, suları, çeşmeleri,
ilçeleri ve köyleri onu teneffüs etti. Onlar Yazıcıoğlu’nu, Yazıcıoğlu da
onları soludu her zaman. Onun ismi sadece dağlarımızda, sularımızda değil,
çocuklarımızın isminde, sokaklarımızda, köprülerimizde, tünellerimizde, iş
merkezlerimizde ve okullarımızda yerini aldı. Çünkü o bizden biriydi. Çünkü o
bizdi. Her zaman da içimizde kalacak ve bizimle yaşayacaktı. Unutmadık seni
‘Süper Vali’. Unutmadık seni ‘Adam gibi Vali’. Unutmadık seni Yazıcıoğlu’muz.
Ruhun şad, mekânın cennet olsun!”
Özsoy,
2009 yılı Şubat ayındaki bir köşe yazısında, merhum Recep Yazıcıoğlu’nun sık
sık anlattığı bir fıkraya yer vererek anar Vali Bey’i (Özsoy, 2011: 226):
“Rahmetli Valimiz
Yazıcıoğlu hep gülerek anlatırdı, ‘Erzurumlulara sormuşlar, en sevdiğiniz
valiniz hangisiydi?’ diye. Onlar da, ‘Hani gelirken Kop Dağı’nda donarak ölen
vali vardı ya, işte o…’ derlermiş. Ardından bir kahkaha atar, ‘En iyi vali
gelemeyen validir, demeye getiriyorlar…’ derdi.
Biz Erzincanlılara
sorsalar, en sevdiğiniz ve etkilendiğiniz valiniz hangisiydi? Herhalde recep
Yazıcıoğlu adı açık ara farkla önde gelir. Diyeceksiniz ki nerden çıktı bu vali
muhabbeti? Şöyle bir düşündüm, ‘Son on beş yılda Erzincan’a kaç vali geldi?’
diye. Bir Erzincan’ın değil, Türkiye’nin takip etmekte zorlandığı, girişimci,
halkıyla bütünleşmiş, kendini ve şehrimizi çok iyi ifade edebilen bir vali olan
Recep Yazıcıoğlu’nu yaklaşık dokuz yıl bağrına bastı bu şehir. Giderken de,
öldüğünde de ona sahip çıktı. Vefasını gösterdi yani.
Ya ondan sonra
gelenler? Kaç vali geldiğini çıkıp şu sokaklarda sorsanız farklı farklı
cevaplar, değişik isimler alırsınız eminim ki. Biz öyle valiler gördük ki bu
şehirde, arabasıyla konutundan vilayete, toplantılara, açılışlara gider gelir…
Sokakta yürürken onu bir Allah kulu kolay kolay görmez… Hâlbuki Yazıcıoğlu öyle
miydi? Hangi köşe başında veya tepede, ırmakta, gölde, tarlada
karşılaşacağınızı bilemezdiniz…”
Ben bu yazıda Vali
Recep Yazıcıoğlu hakkındaki değerlendirmeleri ele almaya çalışsam da, Sözün Özü
adlı eserde 1990-2011 tarihleri arasındaki Erzincan’ın ekonomi, siyaset, spor
ve kültür gibi birçok farklı konularına dair değerlendirmeleri bulmak ve o
dönemin ruhunu anlamak mümkündür. Bu vesile ile Kazım Erdem Özsoy’a ve Recep
Yazıcıoğlu’na Allah’tan rahmet dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder