Genç Bilimadamına Öğütler – Peter B. Medawar


P. B. Medawar, "Genç Bilimadamına Öğütler" isimli bu kitabında bilim/ilim yolundaki adaylara yol azığı olabilecek tavsiyelerde bulunuyor. Abdullah Bardakçı imzalı yazıyı alıntıladım.

Kitabın İsmi ve Yazarı: 
Genç Bilimadamına Öğütler – Peter B. Medawar (Advice to a Young Scientist)
Konusu:Nobel Ödüllü deneyimli bilim adamı P. B. Medawar, bu kitabında, bilim yolculuğunun başındaki adayların, bu uzun yolculuk sırasında bilmeleri gereken hususları ve konuları ele almaktadır.

İçindekiler:1.Giriş
2.Bilimsel araştırmacılığa uygun olup olmadığımı nasıl anlayabilirim?
3.Hangi konuda araştırma yapmalıyım?
4.Bilimci veya daha iyi bir bilimci olmak için kendimi nasıl hazırlayabilirim?
5.Bilimde cinsiyet ve ırk ayrımı
6.Bilimsel yaşamın farklı yönleri ve davranışları
7.Daha genç ve daha yaşlı bilimciler
8.Sunuş
9.Deney ve Keşif
10.Ödüller ve Kazançlar
11.Bilimsel Süreç
12.Bilimsel Meliorizm, Bilimsel Mesianizm

Nasıl Bir Bilimci ya da Nasıl Bir Bilimci Değil?
“Bilime yeni başlayan bir kişi, kuşkusuz ‘bilimci falandır’ ya da ‘bilimci filandır’ laflarını duyar. Bu sözlere sakın inanmasın. Tek bir bilimci tipi diye bir şey yoktur.”

Peter Medawar, kendi araştırmalarına başladığı sıralarda “okumuş olsaydım” dediği bir kitap yazmaya çalışacağını ifade ederek başlıyor bu kitabına. Yani, ilim yolculuğuna yeni başlamış veya başlayacak adaylar için bir boşluğu doldurmaya teşebbüs ediyor.

Öncelikle, yazarın alanıyla -ki kendisi Nobel ödüllü bir biyologdur- bizim alanımız yani İslami İlimler arasında meseleler açısından ciddi bir fark olduğu aşikâr. Yani, hem “pozitif bilimler” diyebileceğimiz alanla “sosyal bilimler” arasında bir fark olduğu; hem de daha özel bağlamda, İslami ilimler arasında bir fark olduğu müsellemdir. Kitaba başlamadan önce bu farkın tavsiyelere ve yazarın anlatacağı şeylere de yansıyacağı kanaatindeydim, ama kitabı okudukça aslında temel birçok ortak nokta olduğunu ve yapılan tavsiye ve tembihlerin hem her iki alan hem de diğer alanlar için de geçerli olduğunu gördüm. Bunun önemli sebeplerinden biri akademik/ilmi yapının alan fark etmeksizin benzer bir yapıya sahip olmasıdır belki de. Yazar da tavsiyelerini akademik hayata dair verdiği için bu öğütlerden her akademisyen/ilim adamı veya akademisyen adayı yararlanabilir. İleride görülecek çeşitli alıntılarla bu daha da net görülecektir inşallah.

Zahiren çok farklıymış gibi görünen bu alanların tavsiyelerinin benzer olmasının bir nedeni de; bir işi iyi yapmanın, bir işte uzman olmanın benzer prensiplerin, aynı püf noktaların yerine getirilmesiyle meydana gelmesinden kaynaklanıyor olmasıdır. Bu iş ne olursa olsun fark etmez, alanında uzman insanlara baktığımızda hep benzer ortak noktalar görürüz ve onları alanlarında uzman yapan işte bu noktalardır. Alanların farklılıklarıysa birer fer’i mesele gibi ayrıntılardır aslında. Bu sebeple Medawar’ın bu kitabı, hangi alandan olursa olsun, alanında iyi olmak isteyen herkes için değerli bir kitaptır denebilir. Her ne kadar kitap, belli konularda yazarın alanıyla ilgili ayrıntılara girse de, bunlar kitapta önemli bir hacim tutmadığından genele hitap etme özelliğini kaybetmemektedir. Ama yine de yazarın bu kitapta üzerine konuştuğu bilimcinin, birinci anlamda “scientist” olarak yani “pozitif bilimler”deki bilimci olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.

Yazar, ilim yolundaki talebenin/bilimci adaylarının hem iş hayatlarında hem de kendi iç dünyalarında takınması gereken tavırları ve kaçınması gereken huyları ve hususları ifade ederken ideal bir bilimci modeli çizmekten çok, temel prensiplerden bahsetmektedir. Bu şekilde de tek tip bir bilimci tipolojisi oluşturmak yerine, farklı tiplerin de benimseyebileceği, temel hususlara işaret eden bir kılavuz ortaya koymuş olmaktadır.


Aynı zamanda bilimci tipleri üzerinde de çeşitli psikolojik tespitlerde bulunan yazar, yaptığı bu tespitlerle bilimci adaylarına bu yolda karşılaşacakları durumlarda, kendileri hakkında bilgi vermek suretiyle, onları, o durumla karşılaşmadan önce uyarmış olmaktadır.

Ben kitabı okurken İslami literatürde bu alanda yazılmış eserlerden az-çok bilgi sahibi olduklarımı da düşünerek ve o kitaplarla karşılaştırarak okudum ister istemez. İslami literatürde “edebü’l-alim ve’l-müteallim” (öğrenci ve hoca adabı) başlığı altında onlarca kitap yazılmıştır. Yazarın bu kitabı, akademiye yönelik oluşu ve daha güncel mevzulara temas etmesi sebebiyle eski kitaplara nazaran daha işlevsel olmakla beraber, İslami literatürde bu alanda yazılmış kitaplardan temel bir farkı da bulunmaktadır. İslami literatürdeki farklılık da, öğrenciye/bilimci adayına bir şeyi sakındırırken bunu, Allah’tan korkmasını söyleyerek; bir şeyi yapmasını söylerken de bunun, Allah’ın rızasına daha uygun olduğunu ifade ederek yapıyor olmasıdır. Özellikle ilim öğrenmeye başlayan öğrencinin, öncelikle niyetini ve ilim öğrenmedeki amacını belirlemesi tavsiye edilir. Kitabımızın yazarı da aslında buna benzer birçok noktaya işaret etmiş ama bunların “öyle olması gerektiği için” öyle olduğunu ifade edip, takınılması gereken bu davranışların terk edilmesi durumunda, bir aşağılık halinin meydana gelmesinden bahsetmektedir. Yani somut/belli diyebileceğimiz bir sebebe işaret etmemektedir. Yazardan bu şekilde bir tutum beklemediğimi açıkça belirteyim. Ben sadece aklıma gelen ve fark ettiğim bu hususu zikretmek istedim. Yazarın bu kitabıyla İslami literatürdeki kitapların benzer hususları içermesi de yukarıda belirttiğimiz hususu, yani bir işte iyi olmanın belli ortak noktaları olduğu kanımızı güçlendirmektedir.

Yazarın bilim hayatına ve bilimcinin serüvenine dair önemli tespitleri, kendi tecrübesini yaşarken bu süreçleri bilinçli bir şekilde atlattığı ve birçok hususun farkına vararak bu günlere geldiğini göstermektedir. Genel itibariyle neredeyse hiçbir konuda aşırı bir tavır takınmayan yazar, çoğu zaman en mutedil ve makul yolu takip etmiş ve onu tespit ve tayin ederek yani belirli hale getirerek öğrencinin istifadesine sunmuştur. Bundan dolayı, her bilimci adayının bu kitabı okumasının faydalı olacağı söylenebilir. Allahu alem.

Şimdi kitaptan bazı pasajlarla sizleri baş başa bırakalım:

“Bu kitapta okuyucuya uygun ve aydınlatıcı gelen her pasaj, onun kendisi için yazılmış olanıdır; okuyucuya ilginç gelmeyen ve gözünden kaçan bölümler ise onun zaten bilmekte olduğu şeyleri açıklıyor demektir.”

“Bu alana yeni girenler ise okumaya mecburdur, fakat, dikkatle ve seçerek ve aşırıya kaçmamak kaydı ile. Genç bir araştırmacıyı durmadan kitaplıktaki dergilere kapanmış görmek kadar hüzün veren pek az şey vardır.”

“Bir bilimci ile evlenecek kadar işi ileriye götüren kadın veya erkek, sonradan acı bir şekilde fark edeceği şu gerçeği açıkça kabullenmelidir: eşi, iş yaşamında, evdeki yaşamından hep daha ön planda gelen çok güçlü bir tutkunun esiridir. Yerlerde çocuklarla neşeli yuvarlanma fasılları için pek fazla vakti olmayacaktır. Bilimcinin hanımı, sigorta tamiri, araba bakımı, aile tatilini planlama ve organize etme gibi işlerde evin hem erkeği hem de kadını olacaktır. Bir bilimcinin kocası da, tersine olarak, belki karısınınkinden daha az yorucu olan işinden eve geldiğinde, fesleğen buharında pişmiş tavuk budunu sofrada hazır bulamayacaktır.”

“Kültür konusunda kendini küçümsenmiş ve yetersiz hisseden bir bilimci, klasik edebiyat ve güzel sanatlar dünyasından tamamen uzaklaşarak teselli bulur. İncinmiş bir ruh için başka bir deva da, ‘çokbilmiş’ olmaktır. […] Çokbilmiş konuşma biçiminde en sık kullanılan şudur: “x diye bir şey yoktur; herkesin x dediği şey gerçekte y’dir. […] Yine de çokbilmişlik bilimcilerin meslek hastalıklarından sayılmaz. Benim tanıdığım en kötü çokbilmişlerin ikisi de ekonomistti.”

“Bir bilimci için kendisine ve mesleğine güvensizlik getirmenin en kestirme yolunun -özellikle de gerekmediği halde- bilimin[in] bütün sorulara yanıt verdiğini veya yakında verebileceğini; bilimsel yanıtları olmayan soruların ise soru olmadığını veya ‘uyduruk sorular’ olduğunu; bunları da ancak ahmakların sorup, budalaların cevapladıklarını ilave etmektir. 

Bu şekilde düşünen bilimcilerin sayısı ne olursa olsun, artık çok azının bunları açıklayacak kadar akılsız ve kaba olduğunu görerek seviniyorum.” 

“Bilimsel işbirliği, bir şov için espriler üreten bir ekibin çalışmasına benzer. Bilimciler gibi onlar da bir fikrin -bir parlak fikrin- bireysel bir şey olduğunu bilirler. Ancak beraberken öyle bir hava oluşabilir ki, bir kişinin kıvılcımı, ekibin diğer üyelerini harekete geçirir; böylece herkes birbirinin fikrini geliştirir. Sonuçta hiç kimse kimin neyi düşünmüş olduğundan emin değildir. Önemli olan bir şeyin düşünülmüş olmasıdır. ‘Biliyorsunuz, bu benim fikrimdi.’ veya ‘şimdi hepiniz benim fikrime geldiğinize göre…’ gibi şeyler söylemek için güçlü bir dürtü duyan genç bir bilimci, ortak çalışma yapmak için uygun değildir; tek başına çalışması kendisi için de arkadaşları için de daha iyi olur.”

“Hatalı bilimsel varsayımlar, sonradan yerlerine doğrularının konulabileceği düşünüldüğünde mazur görülebilirler, ancak çalışmalarını ona inanmayı devam ederek sürdürenlere çok zarar verebilirler. Çünkü teorilerine aşırı hayran bilimciler, deneylerin ortaya koyduğu ‘hayır’ yanıtını kabul etmekten de aşırı ölçüde kaçınırlar.”

“Başarı bazen genç bilimciler üzerinde kötü etki yapar. Birdenbire kendisinden başka herkesin çalışmasının düzensizce planlamış ve beceriksizce sürdürülmüş olduğu ortaya çıkar; genç dâhi onu ‘bizzat gözden geçirmeden’ kabul etmez.”

“Gençler, kıdemlilere kendilerini sevdirmek için yaltaklanmamalı, çoğunlukla ters teptiğini dikkate alarak bu yola başvurmamalıdırlar.”

“Bir genç bilimci eğer gerçekte olduğundan daha toy ve deneyimsiz görünmek istiyorsa, hiç durmasın bütün yönetimi alaya alma ve küçük düşürme fırsatlarını kollasın.”

“Unutmamak gerekir ki, bir konuda iyi yazılmış bir yazı, hemen her zaman, aynı konuda yazılmış kötü bir yazıdan daha kısadır; daha kolay hatırlanır.”

Kaynak: 
Abdullah Bardakçı, sehirisifkulubu.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

En Popüler Yayınlar

Son 1 Yılın Popüler Yayınları