e-BAY
YOLUNU MU KAYBETTİ?
23 Ocak 2008’de eBay’in yüksek
profilli CEO’su Meg Whitman emekliliğini duyurdu. O’nun 10 yıllık CEO’luk görevi
sırasında eBay orta halli kar getiren online müzayede sitesinden,
çeşitlendirilmiş e-ticaret devine
dönüştü. Net geliri %53 arttı ve 532 milyon dolara ulaştı. Gelirleri ise %27
artarak 2.2 milyar dolar oldu. Bu gelir sadece 2007 yılı dördüncü çeyreğinde
elde edilmiştir. Whitman ile kötü rakamlar görülmemiştir.
Fakat, hikaye gerçkete eBay için
bu varsayılan sayılardan biraz daha karmaşıktır. eBay’in mevcut büyümesinin
çoğunluğu, eBay’in satın aldığı PayPal (online ödeme sistemi) ve ücretsiz
internet telefon sistemi olan Skype’tan gelmektedir.
Aslında, eBay’in temel online
müzayede servisi son birkaç yıldır oldukça sakin bir tutum sergilemektedir.
Aktif eBay kullanıcılarının sayısı bir yıl süresince değişmemiştir ve bu da
yaklaşık olarak 83 milyon kişidir. Yeni ürün listeleri site üzerinde sadece %4
artmıştır. eBay üzerinden satış yapan şirketler fiyatlarını sabitlemeyi
reddetmişlerdir.
eBay’in temel işine ne olmuştur?
Birincisi, firmanın bütüncül karlılığını artırmak için Whitman satıcıların
müzayede servisini kullanma ücretlerini artırmıştır. Bu eylem, satıcıları yeni
yer arayışına itmiştir.
İkincil olarak, rekabet
artmıştır. Örneğin, eBay’in önemli başlangıcına rağmen, hem müzayede hem de
kullanıcı sayısı açısından Amazon.com, eBay’in online müzayedelerine karşı
yükselen bir alternatif olmuştur. Birçok kullanıcı Amazon'un online müzayede
sistemini kullanmak için daha kolay ve ucuz olduğunu ifade etmektedir. eBay,
Amazon tarafından sunulmakta olan bazı yazılım programlarını müzayede sistemine
yeni eklemeye başlamıştır. Bu özelliklerin arasında müşteriler, ürün tanımı
listesi yerine ürün fotoğraflarına bakabileceklerdir.
Alternatif online müzayede
servislerine ek olarak, Yahoo gibi diğer web siteleri de eBay ile rekabeti
artırmaktadır. Buna online reklam sitesi olan Craig’s List de eklenmiştir.
Satma ve satın almayı denemenin
yerine, bazı müşteriler, Craig’s List üzerinde satın alma ve satışı tercih
etmektedirler. Bu daha kolay gelmektedir.
Belki, eBay’in online müzayede
işi ile birlikteki meydan okuması onun temel müzayede işinin ötesine yayılması
gayretine neden olmuştur. İki büyük kazanç ile üç yıl içerisinde (Paypal 2002,
Skype 2000) eBay’in yönetimi bu şirketlerin eBay ile entegrasyonuna odaklanmak
durumunda kalmıştır. Skype’ı 2,5 milyar dolara satın alma sonrasında işler
biraz karmaşıklaşmıştır. eBay bunu 1.43 milyar dolar yatırım olarak yazmıştır
ama aslında Skype için fazla ödediğini öğrenmişlerdir.
Her haliyle, eBay’in yeni CEO’su
John Donahoe, eBay’in müzayede sistemini yeniden canlandırmak için bazı yollar
bulmak zorunda kalacaktır. Önceleri, eBay’in merkezi ürünü etrafında diğer
hizmetler organize edilmiş iken, online müzayede sistemi eBay için vadesi
dolmuş, yavaş büyüyen ve düşük kar getiren bir iş olma tehlikesi ile
yüzleşecektir.
(Kaynak: Cahtherin Holahan, 2008)
eBay, tarihsel olarak online
müzayedenin lideridir. Fakat şimdi, bu konum risk altında gözükmektedir.
Sadece, eBay’in müzayede pazarındaki orijinal avantajı nasıl sürdürülebilirdi?
FİRMANIN KAYNAK ESASLI GÖRÜNÜMÜ
Bölüm 2’de ekonomideki gelişmiş
teorik modelleri almanın mümkün olduğunu (özellikle) yapı-idare-performans
(structure-conduct-performasn) modeli ve bunlarla firmanın dışsal tehdit ve
fırsatlarını analiz edecek araçların geliştirilmesini gördük. Aynı işlem
firmanın iç zayıflıklarını ve güçlü yönlerini analiz etmek için geçerlidir.
Bölüm 2’de tanımlanan araçlar, yapı-idare-performans modelini esas almaktadır.
Bu bölüm ise kaynak esaslı görüşü (resource based view) esas almaktadır. Kaynak
esaslı görüş, firmanın performans modelidir. Bir firma için rekabetçi avantaj
kaynağı olarak kontrol edilen kaynak ve yeteneklerdir.
KAYNAKLAR VE YETENEKLER NELERDİR?
Kaynaklar; kaynak esaslı görüşte,
stratejilerini korumak ve uygulamak için kontrol ettiği somut ya da soyut
varlık olarak tanımlanmıştır. Kaynaklara örnek olarak, firmanın fabrikaları
(somut varlıklar), onların ürünleri, müşterileri arasındaki ün (soyut varlık),
yöneticiler arasındaki takım çalışması sıralanabilir.
eBay’in somut varlıkları web
sitesi ve onunla birlikteki yazılımları içermektedir. Soyut varlıklar ise
müzayede işindeki marka ismini kapsamaktadır.
Yetenekler; Firma kaynaklarının
alt kümesidir. Firmanın diğer kaynakları ve onların kontrolüyle avantajı ele
almasına yardımcı olan somut ve soyut varlıklar olarak tanımlanmıştır.
Yetenekler, yalnız halleri ile firmanın stratejileri kavrama ve uygulamak için
yeterli değildir; Ancak, firmanın diğer kaynakları kullanarak, stratejilerinin
kavranması ve uygulanmasına katkı sağlamaktadırlar. Firmanın yetenekleri
olarak, firmanın pazarlama becerisi ve yöneticiler arasındaki işbirliği ve
takım çalışmasını saymak mümkündür.
eBay’de yazılım geliştiricileri
arasındaki işbirliği ve pazarlama personeli müzayede işlemlerinin
gerçekleştirilmesini sağlayarak bu firmanın yeteneklerine örnektirler.
Bir firmanın kaynakları ve
yetenekleri 4 ana kategori ile sınıflandırılabilir: Finansal kaynaklar, fiziki
kaynaklar, bireysel kaynaklar ve örgütsel kaynaklardır.
-Finansal kaynaklar, firmanın
stratejileri için gerekli olan bütün parasal kaynakları ifade etmektedir. Bu
finansal kaynaklara girişimciler, hisse senedi sahipleri, tahvil sahipleri ve
bankalardan gelen sıcak para da dâhildir. Firmanın tarihinde ve yatırımlarında korunan
kazanımlar ya da kar, finansal kar olarak çok önemlidir.
-Fiziki kaynaklar, firma
içerisinde kullanılan bütün fiziki teknolojiyi kapsamaktadır. Buna firmanın
tesis, ekipman, coğrafi konumu, hammaddesini de dahil etmek gerekmektedir.
Tesis ve ekipmana özel örnekleri firmanın fiziksel kaynakları olarak bilgisayar
yazılım ve donanım teknolojisi, üretimde kullanılan robotlar ve otomatik hale
getirilmiş depolar ifade edilebilir.
-Coğrafi konum da fiziki kaynak
olarak firmalar için çok önemlidir. Wal-Mart ve L.L.Bean bunu açık olarak
gösterebilecek iki örnektir.
-İnsan kaynakları, eğitim, tecrübe,
hüküm, akıl, ilişkiler ve bireysel yöneticilerin ve çalışanların iç dünyası
firma için büyük önem taşımaktadır.
İnsan kaynaklarının önemini Bill
Gates (Microsoft) ve Steve Jobs (Apple) gibi iyi tanınan girişimciler oldukça
iyi anlamışlardır. Ancak, değerli insan kaynakları girişimciler ve
yöneticilerle sınırlı değildir. Her çalışan, SouthWest Airlines gibi firmalarda
bütüncül bir başarı için temel olarak görülmektedir. Kapı görevlisinin acelesi
olan yolcuya şaka yapması, bagaj taşıyıcılarının yolcunun eşyalarını uçağa alma
sürecinde didişmesi, pilotun fuel-all tasarımına katkı sağlayacak bir uçuş
istikametini tercih etmesi hususları insan kaynakları olarak Southwest
firmasının ABD havayolu endüstrisi içerisinde rekabetçi avantaj elde etmesi
için gereken esas kaynakların parçalarıdır.
İnsan kaynakları tek bireyleri
katkısı olduğu gibi, örgütsel kaynaklar da bireylerin gruplarının bir
katkısıdır. Örgütsel kaynaklarda bir firmanın formal rapor verme yapısını,
bunun formal ve informal planlaması, kontrolü ve koordinasyon sistemlerini;
kültür ve tanınırlığı ve firma içinde, arasında ve çevresinde olan grupların
informal ilişkilerini içermektedir.
Southwest Airlines firmasında,
bireysel kaynaklar arasındaki ilişkiler önemli birer örgütsel kaynaktır.
Örneğin; Pilotların Southwest’te uçakların zamanında kalkmasını garanti etmek
için bagajların yüklenmesine yardım ettiğini görmek sıradan bir olay değildir.
Bu şekilde bir iş birliği ve adanış Southwest çalışanları ve firma arasında
yoğun bir sadakatin olduğunu göstermektedir. Bu sadakat çalışanların düşük
yoğunluklu devrini ve yüksek çalışan verimliliğini göstermektedir. %80 oranında Southwest çalışanının
sendikalaşmasına rağmen..
KAYNAK ESASLI GÖRÜŞÜN ELEŞTİREL VARSAYIMLARI
Kaynak esaslı görüş, firmanın
kontrol edebileceği kaynaklar ve yetenekler hakkındaki iki temel varsayıma
dayanmaktadır. Birincisi, farklı firmalar aynı endüstri içerisinde rekabet
etseler bile, farklı kaynak ve yetenekler toplama yöntemlerine sahip
olabilirler. Bu, firmanın kaynaklarının farklılığı (heterojen olduğu)
varsayımıdır. Kaynak farklılığı bir iş aktivitesi için, bazı firmaların diğer
firmalardan daha yetenekli olduklarını ima etmektedir. Üretimde örnek olarak,
Toyota, General Motors’a göre daha
yeteneklidir. Ürün tasarımında Apple
IBM’den daha yeteneklidir. Motosiklette ise, Harley Davidson’un ünü
büyük, kötü ve sesli sürüşlerle rakiplerinden ayrılmaktadır. İkincil olarak,
firmalar arasındaki bu kaynak ve yetenek farklılıklarının bazıları uzun
sürebilir. Çünkü, kesin kaynak ve yetenekler olmadan onları geliştirmek ya da
edinmek firmalar için çok masraflı olabilirler. Bu, kaynak taşınmazlığının
(immobility) bir varsayımıdır.
Örneğin; Toyota son 30 yılda
üretimde bir avantaja sahiptirler. Apple, ürün tasarımında 1980 yılında
kurulduğundan beri IBM üzerine avantajlara sahiptir ve eBay kendi marka ününü
online müzayede endüstrisinin başlangıcından beri ellerinde tutmaktadır. Bu
durum, GM, IBM ve eBay’in rakiplerinin dezavantajlarının farkında olmadıkları
anlamına gelmemektedir.
Aslında bu firmalardan bazıları
–GM ve IBM- dezavantajlarını aşma konusunda büyük ilerleme kaydettiler. Ancak,
bütün gayretlere rağmen Toyota, Apple ve az oranda eBay, rekabet avantajlarının
tadını çıkarmaktadır.
Birlikte alınca, bu iki varsayım
bazı firmaların (bu firmalar aynı endüstride rekabet etmelerine rağmen) neden
diğer firmalardan fazla performans sergilediklerini açıklamayı mümkün hale
getirmektedir.
Eğer bir firma değerli kaynaklara
ve yeteneklere sahip olursa, diğer bazı firmalar da buna sahip olurlar. Eğer
diğer firmalar bu yetenek ve kaynakları taklit etmeyi çok maliyetli bulursa,
firma somut ve soyut varlıkları sürekli rekabet avantajını sürdürmek için
elinde tutacaktır.
Ekonomik mantık olarak Kaynak
Esaslı Görüş’ün altında yatan “Derindeki Strateji” (Strategy in Depth)’in
özelliklerinde daha detaylı bir biçimde tanımlanmıştır.
DERİNDEKİ STRATEJİ
Kaynak esaslı görüşün teorik
kökleri 1817 yılında David Ricardo tarafından yapılan araştırmaya kadar
uzanmaktadır. İlginç bir şekilde, Ricardo, şirketlerin karlılığını çalışmıyordu
bile. O, çok ya da az verimli çiftlik arazisine sahip olmanın ekonomik
sonuçları ile ilgilenmiştir.
Bazı diğer üretim süreci
girdilerinin aksine, çiftliğin toplam arzı nispeten belirlenmiştir ve yüksek
talep ve fiyat karşısında gözle görülür bir tepki yükselişi olmayacaktır. Bu
tür girdilerin arzda inelastik oldukları söylenmiştir. Çünkü onların arz
miktarı belirlenmiştir ve fiyat yükselişlerine tepki vermezler. Bu
düzenlemelerde, yüksek kalite girdiye sahip olan ve rekabet avantajı elde
etmeyi amaçlayan kişiler için mümkün olan bir durumdur.
Ricardo’nun çiftlik toprağını
verimli bir girdi olarak gördüğü argüman şekil 3.1’de özetlenmiştir. Birçok
çiftlik parselinde buğday yetiştirmek için uygun zemin olduğunu düşünün. Aynı
şekilde, bu parsellerin yüksek verimlilikten düşük verimliliğe doğru bir
çeşitliliğe sahip olduğunu hayal edin (yüksek/düşük ürün maliyeti). Bu durumda,
Pazar fiyatı buğday için düşük olursa, sadece çiftçilerden yüksek verimli
araziye sahip olanlar buğday yetiştirmek için çalışacaklardır. Sadece bu
çiftçiler düşük maliyetli para kazanma şansına sahip olacaklardır. Buğdayın
Pazar fiyatı arttığında ise, az verimli toprağa sahip olan çiftçiler de buğday
yetiştirmeye başlayacaklardır. Bu gözlemler, Pazar arzını şekil 3.1’deki A
tablosuna yönlendirecektir. Fiyat (P), artar; arz (S) artar. Aynı şekilde, bu
arz eğrisinde arz talebe eşit olacaktır. Bu nokta buğdayın Pazar fiyatını belirleyecektir.
Arz ve talep bunu vermektedir. Fiyat (P) olarak gösterilmiştir.
Şimdi iki farklı çiftçi için
durumu düşünelim. Ricardo bu çiftçilerin geleneksel ekonomi mantığını takip
ettiklerini kabul etti. Miktarı üretirken (q), marjinal maliyet (MC)’in
marjinal gelire (MR) eşit olduğunu; onların yeterinde buğday ürettiğini ve bu
son ölçeğin üretim maliyetinin, son ölçeğin satılması ile elde ettiği gelire
eşit olduğunu tespit etmiştir.
Bu karar, az verimli olan arazi
için geçerlidir. (Şekil 3.1.). Gelir tam olarak ortalama toplam maliyete
eşittir (ATC). Bu çiftçi toprağının maliyeti için çalışmak zorunda olduğunu
görmüştür.
Aksine, daha verimli toprağa
sahip olan çiftçi (C tablosunda görülmektedir) piyasada belirlenen fiyattan
daha az ortalama toplam maliyete sahiptir. Bu durum normal üstü bir ekonomik
kar elde etmesini sağlamaktadır. Çünkü pazarda belirlenen fiyat (P); MC, ATC’ye
eşittir (az verimli topraklara sahip olan çiftçi); aynı şekilde MC>ATC
(fazla verimli topraklara sahip olan çiftçi) durumu ifade edilmektedir.
Geleneksel ekonomik analizlerde,
çok verimli topraklara sahip olan çiftçinin kazandığı kar, diğer çiftçilerin de
bu pazara girmesini teşvik edecektir. Bütün alan buğday üretmek için
kullanılabilir. En azından Pazar fiyatının (P) normal dönüşünü üretmektedir. Özellikle,
daha fazla verimli müsait alan yoktur ve verimli alan oluşturulamaz. Toprak,
arzda inelastik bir unsurdur. Daha verimli topraklara düşük maliyete sahip olan
çiftçiler verimsiz toprak ve yüksek maliyete sahip olan çiftçiler üzerinde
düzenli bir rekabet avantajına sahiptir. Sonuç olarak, daha verimli topraklara
sahip olan çiftçiler, normal kardan fazla kar edeceklerdir.
Elbette en azından iki olay bu
düzenli rekabet avantajını tehdit edebilir. İlk olarak, Pazar talebi aşağıya ve
sola doğru kayabilir. Bu durum çiftçileri az verimli toprak ile ürün azaltmaya
ve daha verimli olan toprakların karını azaltmaya zorlayacaktır. Eğer talep
yeterince düşerse bu kar tamamen yok olabilir.
İkincil olarak, düşük verimli
toprağa sahip olan çiftçiler düşük maliyet elde etme yolarını keşfedebilirler
ve arazilerinin karlılığını artırabilirler. Verimli topraklara sahip olan
çiftçilerin rekabet avantajını azaltabilirler.
Örneğim; Az verimli toprağa sahip olan çiftçiler, topraklarının verimliliğini
artırmak için pahalı olmayan gübrelerden kullanabilirler. Bu şekilde düşük
maliyetli gübrelerin varlığı, arazilerin sabit arzının olmamasına rağmen
verimliliğin sabit olmamasını sağlayabilir. Eğer yeterli bir şekilde çiftçiler
topraklarının verimliliğini artırırlarsa, daha verimli toprağa sahip olan
çiftçilerin karı ortadan kalkacaktır.
Elbette, kaynak esaslı yaklaşım,
arazinin sadece üretim girdisi olmadığını, arzdaki inelastikliğin ve
çiftçilerin bu tür bir düzenden kar elde eden kişiler olmadığını
tanımlayabilmektedir.
VRIO YAPISI
Kaynak esaslı bakış ile donanmış
olma, bir firmanın sahip olduğu ve üretebileceği rekabet avantajlarına yönelik
farklı kaynak ve yetenekleri analiz etmek için gerekli araçların setini
geliştirmeye imkân sağlayacaktır. Bu şekilde firmanın içerdeki güçlü ve zayıf
yönlerini belirlemek mümkün olacaktır. İçsel analizin birinci aracı “VRIO
yapısı” olarak adlandırılmaktadır. VRIO kısaltması, rekabetçi potansiyeli
belirleyen 4 sorudan oluşmaktadır. Bu sorular; Değer (value), seyreklik
(rarity), taklit edilebilme (imitability) ve organizasyon (organization)
sorularıdır.
DEĞER SORUNU
Değer sorunu, kaynak ve
yeteneklerin dış fırsat üretimi ve dış tehditlerin yok edilmesi konusunda
yeterli olup olmadığını sorgulamayı ifade etmektedir. Eğer firmalar bu soruya
“evet” cevabını verebiliyorlarsa, kaynak ve yetenekler değerli ve firmanın
güçlü yeteneklerinden birisi olarak kabul edilir.
Eğer firma bu soruya “hayır”
cevabını veriyor ise, firmanın kaynak ve yetenekleri zayıf yönü olarak ifade
edilecektir. Firmaların özünden değerli olacak yetenek ve kaynak
bulunmamaktadır. Bazen bazı kaynak ve yetenekler bir piyasada güçlü yön olarak
adlandırılırken, diğer piyasada zayıflık özelliği sergileyebilmektedir. Küresel
bakış açısı özelliği bu konuyu daha detaylı tartışmaya müsaittir.
DEĞERLİ KAYNAKLAR VE FİRMANIN PERFORMANSI
Bazen, firmanın yetenek ve
kaynaklarının gerçekten iç fırsatları değerlendirme veya dış tehditler ortadan
kaldırmak için yeterli olup olmadığını bilmek oldukça zordur. Bazen ise, bu
durum detaylı operasyonel bilgi talep edebilir. Bu bilgi ise, hemen ulaşılabilen
bir konumda olmayabilir. Diğer zamanlarda ise, firmanın dış fırsat ve
tehditlere yönelik kaynak ve yetenekleri bilinmeyebilir.
Firmanın kaynak ve yetenekleri
firmaya yönelik tehdit ve fırsatlara yönlendirilebilmesi için bu kaynak ve
yetenekleri kullanmanın firma gelir ve giderlerine olan etkisini ölçmek
gerekmektedir. Genelde, kaynak ve yeteneklerini fırsatları değerlendirme ya da
tehditleri ortadan kaldırma şeklinde kullanan firmalar gelirlerinin
yükseldiğini ya da maliyetlerinin azaldığını göreceklerdir. Ya da bu kaynak ve
yetenekleri ortadan kaldırmak için kullanmadıkları duruma kıyasla iki sonuç
birden gerçekleşebilir. Bu kaynak ve yeteneklerin değeri, yüksek gelir ya da
düşük gelir durumlarının bir ya da ikisinde kendisini ortaya koyacaktır. Bu durum,
firmanın onlardan yararlanması ile başlamaktadır.
DEĞER SORUNUNU UYGULAMA
Birçok firma için, değer
sorununun cevabı ise “evet”tir. Birçok firma fırsatları değerlendirmek,
tehditleri ortadan kaldırmak için çeşitli kaynak ve yeteneğe sahiptir. Bu sayede
gelirlerini artırırlar, maliyetleri azaltırlar.
Örneğin; Sony, tasarım, üretim ve satış olarak minyatür
elektronik işinde oldukça iyi bir tecrübeye sahiptir. Sony, bu kaynakları ve
yetenekleri fırsatları değerlendirme için (Visyo oyunları, dijital kameralar,
bilgisayarlar, el bilgisayarları, ev vidyo ve ses) kullanmıştır. 3M kaynak ve
yetenekleri, yüzeylerde, kaplamalarda ve yapıştırıcılarda kullanılmaktadır.
Örgüt kültürü ile risk alma ve yaratıcılık gibi kazanımlarla ofis ürünlerinin
(şeffaf bantlar, post-it vb.) fırsatları değerlendirilmektedir.
Sony ve 3M’nin kaynak ve
yetenekleri –onların özel teknik yetenekleri ve yaratıcı örgüt kültürü dâhil-
yeni fırsatlara yanıt verme, hatta fırsat oluşturmayı mümkün hale
getirmektedir. Maalesef, bazı firmalar için değer sorununa cevap olarak “hayır”
ifadesi kullanılmaktadır. AOL ve Time Warner firmalarının birleşimi yeni
eğlence ve medya şirketini ortaya çıkarmalıydı. Genel olarak bilinen durum,
Time Warner, ekonomik değer yaratmak için ihtiyaç duyulan kaynakları
sıralamaktan aciz bir konumdadır. Time warner, 2002 yılında 90 milyar dolar
yazdı. Stok fiyatı rekor derecede düşüktü ve bunun bozulacağına yönelik
dedikodular bulunmaktadır. İçerik olarak, bu çeşitli medya holdinginin birçok
segmentleri değer yaratmaya devam etmektedirler. Sonuçta, şirket bir bütün
olarak sinerjiyi gerçekleştirmemiştir. Sinerjinin oluşturulması ile üretimin
olacağı beklenmektedir. Farklı bir ifade ile söylenecek olursa, bu sinerjiler
(kaynak ve yetenekler) açıkça, değerli değildir.
YÜKSELEN GİRİŞİMDE STRATEJİ
Girişimci firmalar, diğer
firmalar gibi, değer sorusuna “evet” cevabı vermekle yükümlüdür. Girişimciler
tarafından, firmayı fırsatları değerlendirme amacıyla organize etmek için
alınan kararlar, gelirleri artırmalı, giderleri azaltmalıdır. Firmanın
fırsatları değerlendirmek için organize edilmemesi halinde olabilecek durum
budur.
Girişimciler, firmayı fırsatları
değerlendirmek için organize etmeden önce değer sorununu cevap vermeyi zor
bulmaktadırlar. Çünkü bir fırsatı değerlendirmenin etkisi, firmanın gelir ve
giderleri üzerinde fırsatları hayata geçirmeden önce bilinmeyebilir.
Bu meydan okumalara rağmen,
girişimciler fırsatların değerlerinin tahmin edilmesini çok talep etmemektedir.
Girişimciler değerlendirmek istemektedir ancak bazı şeyleri aynen yapmak
gerekmektedir ve yazılı olmalıdır. Fırsatları değerlendirmeye yönelik firmayı
organize etme projeksiyonları firmanın gider ve gelirini etkilemektedir.
Girişimcinin iş planının merkezini ifade etmektedir. Bu plan, girişimcinin
fırsatları değerlendirmeye yönelik çabalarını özetlemektedir.
Girişimcilerin iş planı
yazmasının değerini ifade eden iki adet düşünce okulu bulunmaktadır. Bir
tarafta bazı yazarlar iş planı yazmanın girişimcilere faydalı olduğunu savunmaktadır.
Çünkü girişimcileri varsayımları hakkında açık olmaya zorlamakta,
varsayımlarını diğerlerinin eleştiri ve analizleri için teşhir etmeye
yönlendirmekte ve bir fırsatı değerlendirme ve yeni bir organizasyon inşa etmek
için gayretlerinin odaklanmasına yardımcı olmaktadır. Diğer yandan, diğer
yazarlar bir girişimcinin performans etkisi olacağını tartışmaktadır. Çünkü bu
şekilde bir iş planı yazmak girişimcinin daha önemli olan aktivitelere önem
vermesini etkileyecektir, normalden daha fazla işini kontrol ediyor olduğu
yanılgısına ve yanlış karar verme hatalarına sürükleyecektir.
Araştırma, iki bakış açısını da
desteklemektedir. Scott Shane ve Frederic Delmar, iş planı yazmanın firmanın
hayatta kalma ihtimalini artırdığını ortaya koymuştur. Aksi bir fikir ise, Amar
Bhide tarafından, birçok girişimcinin çeşitli ve farklı iş planlarını
hazırlamadan önce destekledikleri iş fırsatını tanımlamaktadır. Bhide için, iş
planı yazmak, yeni fırsatları yaratmayı ifade etmektedir. Çünkü birçok iş planı
yazıldıktan belirli bir süre sonra terk edilmiştir. Yazılı iş planları sınırlı
bir değere sahiptir.
Bu iki bilim insanı arasındaki
anlaşmazlığı çözmek için izlenecek yol, bazı durumlarda iş planı hazırlamanın
çok faydalı olduğunu, bazı durumlarda ise olmadığını ifade etmektedir.
Özellikle, muhtemel pazar hakkında yeterli bilgi toplandığı, bu fırsatı
değerlendirme süreci çıktılarının muhtemel farklı sonuçlarının tanımlandığı durumlarda
iş planı yapmak çok faydalı olacaktır.
Ancak, bu şekilde bir bilgi
toplanmadığı –sürecin belirli olmadığı- durumda iş planı hazırlama sınırlı bir
değer getirebilir. Sürecin
dezavantajları, avantajlarından büyük olabilir.
MUHTEMEL DEĞERLİ KAYNAK VE YETENEKLERİ BELİRLEMEK İÇİN
KAYNAK-ZİNCİR ANALİZİNİ KULLANMA
KAYNAK-ZİNCİR ANALİZİNİ KULLANMA
Firmanın kontrolündeki muhtemel
değerli kaynak ve yetenekleri belirlemenin tek yolu firmanın değer zincirini
çalışmaktır. Bir firmanın değer zinciri, firmanın dâhil olduğu gelişme, üretme ile
ürün ve hizmetlerinin yer aldığı pazar aktivitelerinin tamamını
oluşturmaktadır. Firmanın değer zincirinde her adım, farklı kaynak ve
yeteneklerin uygulanmasını ve entegrasyonunu gerektirmektedir. Çünkü farklı
firmalar, değer-zincir aktiviteleri olarak dâhil oldukları, kaynak ve yetenek
geliştirme süreçlerinde farklı tercihler yapabilir. Bu durum, firmaların
tamamının aynı endüstride faaliyet göstermesi durumunda söz konusu olabilir. Bu
tercihler, etik ve strateji özelliği olarak tanımlanan toplum geneli firma
stratejilerini de etkileyen bir özelliğe sahiptir.
Petrol endüstrisi için bir örnek
düşünelim. Şekil 3.2. ham petrolün mazot gibi müşteri ürünlerine dönüştürülmesi
için yapılması gereken iş faaliyetlerinin basit bir listesini sunmaktadır. Bu
faaliyetler, ham petrolün bulunması, çıkarılması, pompalanması, nakliyesi,
satılması, rafine edilmesi, rafine ürünlerin satılması, rafine ürünlerin
taşınması ve rafine ürünlerin nihai müşterilere satılmasından oluşmaktadır.
Farklı firmalar, yapmak istedikleri işlemlere göre, bu aşamalardan farklı
tercihlerde bulunabilirler. Petrol endüstrisindeki firmalar çok farklı kaynak
ve yeteneklere sahip olabilirler.
Örneğin, ham petrolün keşfi
oldukça pahalıdır ve esaslı kaynak gerektirmektedir. Ayrıca araziye erişim
(fiziksel kaynaklar), sağlam bilimsel ve teknik bilgi (bireysel kaynaklar) ve
risk alma ve işletme için örgütsel taahhüt (örgütsel kaynaklar) gerekmektedir.
Bu aşamada faaliyet gösteren firmalar, çok farklı kaynak ve yeteneklere
sahiptir.
Örneğin: Rafine edilmiş ürünleri
nihai müşterilere satmak.
Endüstrinin perakende aşamasında
başarılı olmak için, firma perakende satışlara ihtiyaç duymaktadır (mağazalar
ve gaz istasyonları vb.). Bunları inşa etmek oldukça maliyetlidir, finansal ve
fiziksel kaynaklara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu satışlar sırasıyla, satış
personelinin istihdamını –bireysel kaynaklar-, ürünlerin reklamlar vasıtasıyla
müşterilere pazarlanmasını ve yaratıcılık taahhüdünü –örgütsel kaynak-
gerektirmektedir.
Aynı değer-zincir faaliyetlerinde
yer alan endüstrinin firmaları bile, bu çalışmalara farklı bir yaklaşım
sergileyebilirler ve farklı kaynak ve yetenekleri bu yaklaşımla birleştirerek
geliştirebilirler. Örneğin, iki firma rafine edilmiş petrol ürünlerini nihai
müşterilere satabilirler.
Bu firmalardan birisi kendi perakendecileri
vasıtasıyla satabilirken, diğeri kendisinin olmayan perakende kanallarını
kullanabilir. Birinci firmanın finansal ve fiziki kaynakları iki firmanın
benzer bireysel ve örgütsel kaynaklara sahip olmalarına rağmen çok farklılıklar
olacaktır.
Firmanın değer zincirini
çalışmak, bizleri firmanın kaynak ve yeteneklerini ayrı bir yolda düşünmeye
zorlamaktadır. Firmanın kaynak ve yeteneklerini daha geniş bir şekilde
karakterize etmek mümkün olmasına rağmen, firmanın dâhil olduğu faaliyetlerin
finansal, fiziki, bireysel ve örgütsel kaynakları nasıl etkilediğini düşünmek
genelde daha yararlı olmaktadır. Bu anlayışla, firmanın rekabetçi avantajının
potansiyel kaynaklarını daha detaylı bir şekilde anlamak mümkündür.
Çünkü bu şekilde bir analiz
firmanın kontrol ettiği finansal, fiziki, bireysel ve örgütsel kaynakları ve
yetenekleri tanımlamada oldukça yararlıdır. Bunları tanımlamak için birkaç
kapsamlı değer zinciri geliştirilmiştir.
İlk olarak, yönetim-danışmanlık
firması “McKinsey ve Şirketi” tarafından şekil 3.3.’teki gibi bir öneri geldir.
Bu göreceli olarak basit model, değer yaratmanın 6 aşikâr faaliyeti olduğunu
ifade etmektedir. Bu 6 unsur; teknoloji geliştirme, ürün tasarımı, üretim,
pazarlama, dağıtım ve hizmettir. Firmalar bu faaliyetlerin farklı çeşitlerini
geliştirebilmektedir.
Michael Porter, ikinci değer
zincirini geliştirmiştir. Bu değer zinciri şekil 3.4’te ifade edilmiştir. Değer
oluşturan faaliyetler iki ana kategoriye ayrılmıştı: Ana faaliyetler ve destek
faaliyetleri. Ana faaliyetler, gelen lojistik (satın alma, envanter), üretim,
dış lojistik (depolama, dağıtım), satış, pazarlama ve servisi (iş desteği ve
müşteri hizmetleri) kapsamaktadır.
Destek faaliyetleri ise altyapı
(planlama, finans, bilgi işlem hizmetleri, yasal), teknoloji geliştirme (ar-ge,
ürün tasarımı) ve insan kaynakları yönetimi ve geliştirmeyi kapsamaktadır. Ana
faaliyetler doğrudan ürünün üretim ve dağıtımı ile alakalıdır. Destek
faaliyetleri ise, ana faaliyetleri gerçekleştirme sürecine yardımcı olmaktadır.
Mc Kinsey değer zincirinde olduğu gibi, bir firma güçlü ya da zayıf yönleri bu
faaliyetlerden birinde veya birkaçının kombinasyonunda geliştirebilir. Bu
faaliyetler ve birbirine olan bağlılıkları firmanın geliştirdiği kaynak ve
yetenek türlerine işaret etmektedir.
SEYREKLİK SORUNU
Firmanın kaynak ve yetenek
değerini anlamak, firmanın iç zayıflıklarını ve güçlü yönlerini anlamak için
önemli bir düşüncedir. Eğer özel kaynak ve yetenekler belirli sayıdaki bir
firma tarafından kontrol ediliyorsa bu kaynağın bu şirketler için rekabet
avantajı kaynağı olması pek mümkün değildir. Onun yerine, değerli fakat ortak
kaynaklar ve yetenekler rekabetçi paritenin kaynakları olacaktır. Bu gözlemler
seyreklik sorununa yönlendirmektedir. “Kaç tane rekabetçi firma, özel değerli
kaynak ve yeteneğe sahiptir?”.
Örneğin, farz edin,
televizyondaki spor kanalları arasındaki rekabet. Bütün büyük yayıncılar spor
kanalı yayınlarlar. Ek olarak bazı sporlar sadece kablolu kanallarda
yayınlanmaktadır. Buna en iyi bilinen TV kanallarından ESPN de dâhildir. Birkaç
yıl önce, ESPN, sonradan alternatif sporlar olarak adlandırılan “skateboarding,
snowboarding, mountainbiking, vb.” sporları da yayınlamaya başlamıştır.Bu
programların sürpriz bir şekilde popüler olması ile bunlara özel olarak “ESPN”
paketini hazırlayarak “X-Games” ismi le sundu. “X”, ekstrem anlamı taşırken,
ESPN sporda aşırılığı içeren bu oyunları X-Games!te topladı. X-Games şimdilerde
“skysurfing, rakipli yüksek çalış, rakipli bungee card jumping vb.” aşırı
sporları da yayınlamaktadır. ESPN bu şekilde iki spor alanını da kapsayarak
“X-Games” ve “Winter X-Games” yayını yapmaktadır. Başka sporlar bu şekilde bir
satış taahhüdünde bulunmamıştır. Bunlar da ESPN için güzel bir gelir
getirmiştir. Aşırı sporlar çok düşük bir maliyete sahiptir ve oldukça geniş bir
dinleyici kitlesine sahiptir. Bu sebeple, aşırı sporlar, en azından geçici
olarak ESPN için rekabetçi avantajın kaynağı olmuştur.
Elbette, bütün firmaların kaynak
ve yetenekleri değerli ve nadir değildir. Gerçekte, firmaların çoğunluğu, genel
olarak değerli fakat genel olan kaynak ve yeteneklerden oluşan bir kaynak
temeline sahiptir. Bu kaynaklar, geçici rekabetin bile kaynağı olamazlar, fakat
firmanın rekabetçi pariteyi elde etme amacı için temel esas olarak
görülmektedir. Rekabetçi paritenin şartları altında hiçbir firma rekabetçi bir
avantaj elde etmese bile, firmalar hayatta kalma ihtimallerini artırmaktadırlar.
Örneğin, farz ediniz ki, bir
telefon sistemi kaynak ya da yetenektir. Çünkü telefon sistemleri geniş bir
alanda ulaşılabilirdir ve bütün organizasyonların fiilen telefon sistemlerine
erişimleri vardır. Bu sistemler nadir değildir ve bunlar rekabetçi avantajın
kaynağı değildirler. Sonuç olarak, firmalar rakiplerine rekabet avantajı
sağlayan bir telefon sistemi ya da kendilerine rekabetçi dezavantaj sağlayan
bir telefon sistemine sahip değildirler. Değerli kaynak ya da yeteneklerin
durumdan duruma rekabet avantajı üretebilme potansiyeline sahip olama sıklığı
merak konusudur. Bunu görmek o kadar zor değildir. Eğer bir firmanın değerli
kaynakları ve yetenekleri tamamen benzersiz ise, mevcut potansiyel rakipleri
arasında bunu sağlamış ise, bu firmalar rekabetçi avantajı üretebilirler. Bu
durum, küçük sayıda bir firma için endüstride mümkün olabilir. Özel değerli
kaynak ya da yeteneğe sahip olan firmalar hala rekabetçi avantaja sahiptirler.
Genel olarak, özel değerli kaynak
ve yeteneğe sahip olan firmaların sayısı, endüstri içerisinde mükemmel rekabet
dinamikleri geliştirme ihtiyacı hisseden firmaların sayısından azdır. Bu kaynak
ve yetenek nadir ve rekabetçi avantajın potansiyel kaynağı olarak ifade
edilebilir.
TAKLİT EDİLEBİLME SORUNU
Firmalar değerli ve nadir
kaynakları ile stratejik yenilikçilerdir. Çünkü onlar, düşünürler ve diğer
firmaların ilgili kaynak ve yetenekleri olmadığı için uygulayamadıkları stratejileri
hayata geçirirler. Bu
firmalar ilk hamle avantajını ele geçirirler. Bu durum bölüm 2’de tartışılmıştır.
Değerli ve nadir örgütsel
kaynaklar, istikrarlı rekabet avantajının kaynakları olabilirler. Sadece, eğer
firmalar bu kaynaklara zaten sahip olan firmalara göre kaynakları geliştirirken
maliyet dezavantajlarıyla karşılaşmazlarsa avantajlı olurlar. Bu tür kaynaklar,
eksik taklit edilen kaynaklardır. Bu gözlem, taklit edilebilme sorununa
götürmektedir.
“Firmalar kaynak ya da
yetenekleri olmadan, bunlara sahip olan firmalarla kıyaslanarak, elde etme ya
da geliştirme sürecinde maliyet dezavantajı ile karşılaşıyor mu?”
Bir endüstride 5 tane temelden
aynı firma hayal ediniz. Bu firmalardan her biri aynı ürünü üretir, aynı
hammaddeleri kullanır ve aynı ürünleri, aynı dağıtım kanalları ile aynı
müşterilere satarlar. Firmaların bu tür bir endüstride normal bir ekonomik
performans sergileyeceğini görmek zor değildir. Şimdi bu firmalardan birisinin,
bir sebepler, tanınmayan değerli bir kaynak keşfettiğin ya da geliştirdiğini ve
bunu bir dış fırsat ı değerlendirmek ya da dış tehdidi elimine etmek için
kullandığını düşünün.
Açıkçası bu firma diğerlerinin
üzerine bir rekabet avantajı kazanmış olacaktır. Bu firmanın rakipleri bu
rekabetçi avantaja iki şekilde cevap verebilirler. Birincisi, bu başarıyı
görmezden gelme ve devam etmedir. Bu hareket, elbette bu firmalara rekabet
dezavantajı olarak geri dönecektir. İkinci olarak, bu firmalar anlamaya çalışacaklardır.
Neden bu firma başarılı olabilmiştir? Sonrasında ise onun kaynaklarını
kopyalama ve benzer bir strateji uygulaması gerekir. Eğer rakipler maliyet
avantajına sahip değilse (ihtiyaç duyulan kaynak geliştirme ya da oluşturma
sürecinde) bu taklitçi yaklaşım endüstrideki rekabetçi pariteyi oluşturacaktır.
Bazen, sonradan tartışılacak
sebepler için rekabet eden firmalar önemli bir maliyet dezavantajı ile başarılı
firmanın değerli kaynaklarını taklit ederken karşılaşabilirler. Eğer konu bu
ise, bu inovatif firma istikrarlı rekabet anlayışını elde edebilir. Bir avantaj
olarak bu durum stratejik taklit etme vasıtasıyla bir rekabet etme değildir. Taklit
edilmesi zor, nadir ve değerli kaynaklara sahip ve onları işleten firmalar,
stratejilerini seçme ve uygulamada sürekli rekabetçi avantaj sürecinin keyfini
sürebilirler.
Örneğin, diğer spor kanalları
ESPN’nin “X-Games” başarısını gözlemledi ve benzer etkinliklerin yayınına
başladılar. NBC, X-Games’in benzer bir versiyonunu geliştirerek “Gravity Games”
ismini verdi. Olimpiyatlar bile önceleri “çok aşırı” olarak kabul edilirken,
şimdi bu kanallarda yer almaklardır. Birkaç Fox spor kanalı “ekstrem” özelliği
taşıyan sporları yayınlamaktadır ve en az bir yeni kablolu kanal (Fuel) sadece
aşırı sporları yayınlamaktadır. X Games’in hareketleri, rakiplerin gayretlerini
artıracaktır. X Games’in kazananları
gibi diğer müsabakaların kazananları da statü kazanacaklardır. Bu diğer müsabakalar ve programlar ESPN
tarafından keyif alan izleyiciler arasında ün kazanacaklardır ve ESPN’nin
rekabet avantajının ekstrem sporlarda geçici ya da kalıcı olup olmadığına dair
uzun bir belirleme yolunu izleyeceklerdir.
TAKLİT ŞEKİLLERİ: DOĞRUDAN KOPYALAMA VE İKAME ETME
Genel olarak, taklit etme iki
şekilde gerçekleşir: Doğrudan kopyalama veya ikamet etme. Taklitçi firmalar,
rekabet avantajına sahip olan firmanın kaynaklarını doğrudan kopyalarlar. NBC,
alternatif ekstrem spor müsabakalarına sponsor olarak, ESPN’nin X-Games
kanalının kaynaklarını doğrudan kopyalayarak başarılı olmayı hedeflemektedir.
Eğer, doğrudan kopyalamanın maliyeti çok ise, sonrasında firma bu kaynak ve
yeteneklerle sürekli bir rekabet avantajı elde edilebilir. Bu maliyet, çok
fazla değil ise, bu uygulama sürecindeki herhangi bir rekabet avantajı geçişi
olabilir.
Taklitçi firmalar, diğer
kaynakları kopyalamanın çok maliyetli olması nedeniyle rekabet avantajına sahip
firmaya ikame olacak kaynaklara yönelebilirler. Aşırı spor gösterileri ve aşırı
spor kanalı kurma, ESPN’nin X-Games stratejisi için birer potansiyel ikamedir.
Bu gösteriler, aynı dinleyici ve
izleyici kitlesine hitap etmektedir fakat X Games stratejileri ile aynı
kaynakları talep etmemektedir. Çünkü onlar rakip değiller ve geniş sayıda
sporcuyu (atlet) bir araya getiren bir network ihtiyacı duymamaktadırlar. Eğer
mevcut kaynaklara ikame edilirse ve eğer taklitçi firmalar bunları elde ederken
maliyet dezavantajları ile karşılaşmazlarsa diğer firmaların rekabet avantajı
geçici olacaktır. Sonuçta, eğer bu kaynakların ikamesi yok ise ya da bu ikame
kaynakların elde edilme masrafları orijinal kaynakları yok etme masrafından
büyük ise rekabet avantajı düzenli olarak devam edebilir.
BAŞKA BİR FİRMANIN KAYNAK VE YETENEKLERİ TAKLİT NEDEN MALİYETLİ OLABİLİR?
Yazarların belli bir sayısı,
diğer firmanın kaynak ve yeteneklerini taklit etmenin maliyetli olabileceği
hususunda araştırma yapmışlardır. Maliyetli taklidin 4 kaynağı not edilmiştir. Bunlar
tablo 3.2’de özetlenmiş ve önümüzdeki yazıda tartışılmıştır.
Benzersiz Tarihsel Şartlar: Bir firmanın benzersiz
tarihsel koşulları nedeniyle düşük maliyetli bir yaklaşımla kendi kaynak ve
yeteneklerini geliştirmesi veya oluşturması mümkün olabilmektedir. Firmaların
kazanma, geliştirme ve kullanma yetenekleri kaynaklara yönelik olarak firmaların
zaman ve mekândaki yerlerine bağlılık göstermektedir. Bir kere, zaman ve tarih
geçer, firmalar zaman ve mekân bağımlı kaynaklara sahip değildirler. Onları
elde etme ve geliştirme sürecinde önemli bir maliyet dezavantajı ile
yüzleşmektedirler. Çünkü böyle yapmak onlarda tarihi yeniden canlandırma
ihtiyacını ortaya koymaktadır.
ESPN’nin erken taahhüdü, ekstrem
sporlar için benzer tarihi şartlar için bir örnektir. X-Games’in statüsü ve
ünü, ESPN’nin birinci büyük spor pazarı olması ve bu rekabeti ciddiye
almasından kaynaklanmaktadır.
X-Games, birçok aşırı spor
içerisinde en önemli müsabaka olmuştur. Gerçekten, snowboarcular için X-Games
müsabakalarında altın madalya almak çok önemlidir. En az Kış Olimpiyatları
kadar önemlidir. Diğer spor pazarlamacıları, X Games ile rekabet edebilmeyi
ummaktadır. Bu nedenle, ESPN’nin “sporda
dünya çapında lider” statüsünü yıkmak zorundadırlar ve onun tarihsel olarak
aşırı sporlardaki avantajının üstesinden gelmelidirler. Bu avantajın üstesinden
gelmek, doğrudan kopyalama, az da olsa rekabet tehlikesi oluşturma çok
maliyetli olabilir.
Elbette firmalar, aynı şekilde
kontrolü altında bulunan kaynak ve yeteneklerin taklit maliyetlerinin
yükseltilmesi doğrultusunda hareket edeceklerdir. ESPN, bunu aşırı sporların
kapsamını genişleterek ve “kökleşmiş” pazarlama kampanyalarını dâhil ederek,
yerel müsabakalarda genç “ekstrem atletler”
ile gerçekleştirilmektedir. Bu gayretin amacı gayet açıktır. ESPN’nin
konumunu ekstrem spor müsabakalarının en önemli kaynağı olarak korumaktır.
Benzersiz tarihsel koşullar,
firmalara sürekli rekabet avantajını iki yolla sağlayabilirler. Birincisi, bir
özel firma endüstriye giren ilk firma olarak fırsatları tanır ve işletir.
Firmaya ilk hamle avantajı olarak bir ya da daha fazla katkı sağlar. Bunlar
bölüm 2’de tartışılmıştır. Prensip olarak, endüstrideki diğer firmalar
fırsatları değerlendirebilir. Ancak, sadece bir firma diğerlerini taklit
etmenin çok maliyetli olmasını sağlayabilir.
İkinci yol ise, tarih, firmanın
yol bağımlılığı konusunda ki inşasına etki edebilmektedir. Bu süreç, yol
bağımlılığı konusundaki inşasına etki edebilmektedir. Bu süreç, yol bağımlılığı
olarak ifade edilebilir. Olaylar önceden süreçlerin evriminde, yol bağımlılığı,
bir firmanın rekabetçi avantajı mevcut süreçte elde etmesi, kaynaklarını erken
süreçte edinme ve geliştirme üzerine oturtmuştur. Bu erken süreçte, özel
kaynakların gelecek değerinin ne olacağı çok açık değildir.
Bu müphemlik nedeniyle, firmalar
bu kaynakları tüm değerine dönüştürmeden daha az bir şekilde kazanma ve
geliştirme yeteneğine sahiptir. Bu kaynakların tam değeri belli etmektedir ki,
diğer firmalar bu kaynakları temin etme ve geliştirme arayışındadırlar. Kendilerinin
tam değerini ödeme ihtiyacındadırlar. Genelde, bu kaynakları oluşturan ve
geliştiren firmanın maliyetinden daha yüksek olacaktır. Kopyalama ve ikame etme
ile kaynak kazanmanın maliyeti, firmaların tam değerini artıracak,
bilinirliğini sağlayacaktır.
Örneğin, farz edin ki, belirli
bir zaman önce bir firma çiftlik işletme amacıyla bir arazi satın aldı ve
mevcut süreç içerisinde arazide zengin bir petrol arzının olduğu keşfedildi.
Petrol tedarikçisi bir arazinin değeri ile bir çiftlik işletmeciliği için
kullanılacak olan arazinin arasındaki fark, bu firma için rekabet avantajının
kaynağı olmadır. Dahası, diğer firmalar bunu elde etme girişiminde olacak ya da
komşu arazi bu arazinin tam değeri için ödeme yapmak zorunda kalacaktır.
Kullanım ve petrol tedarikçisi arazinin maliyeti diğerine nazaran maliyet
dezavantajına sahiptir.
Nedensel Belirsizlik: Firmaların kaynak ve yetenekleri
taklit etmenin neden maliyetli olduğu ve taklitçi firmaların kaynak ve
yetenekleri kontrol eden firma ve bu firmanın rekabet avantajı arasındaki
ilişkiyi anlayamayabilir. Başka bir ifade ile firmanın kaynak ve yetenekleri ve
rekabet avantajı arasındaki ilişki nedensel belirsizlik olabilir.
İlk olarak, nedensel
belirsizliğin firma için rekabet kaynağı olarak var olması pek olası değildir.
Firma içerisindeki yöneticiler, kendilerinin rekabetçi avantajının kaynaklarını
anlayabilmektedir. Eğer yöneticiler, bir firma içerisinde kaynakları ile
rekabetçi avantaj arasındaki ilişkiyi anlarsa, diğer firmalarda bulunan
yöneticiler de hangi kaynakları kopyalama ya da ikame etmesi gerektiğini keşfedebilir.
Eğer taklitçi firmalar için maliyet dezavantajının olduğu kaynaklar yok ise,
taklit etme, rekabet ve normal ekonomik performans yönlendirir.
Yöneticilerin özel bir firmada
kontrol ettikleri kaynak ve yetenekler ile rekabet avantajı arasındaki ilişkiyi
tamamen anlaması her zaman mümkün değildir. Bu anlayış eksikliği en azından 3
sebeple meydana gelir. Birinci sebep, bu kaynak ve yetenekler rekabetçi
avantajı sağlamaktadır ve imtiyazlı görülmektedir. Günden güne yöneticilerin
tecrübesinin parçası olarak bir firmada, yöneticiler bunların farkında
olmamaktadır. Örgütsel kaynaklar ve yetenekler, üst yöneticiler arasındaki
takım çalışması, örgüt kültürü, diğer çalışanlar arasındaki ilişkiler vb.
firmada bulunan yönetici için görünmez olabilir. Eğer yöneticiler, firmada bu
tür yetenekler, anlamazlar, rekabet avantajı ile arasındaki ilişkiyi
görmezlerse, diğer firmaların yöneticileri taklit etmeleri gereken kaynakları
anlama konusunda büyük bir uğraş içerisinde olacaktır.
İkincisi, firmaların yöneticileri
çeşitli sayıda hipotezle rekabet avantajı sağlamak için hangi kaynak ve
yeteneklerin yeterli olduğunu ifade edebilirler. Fakat bunlar rekabeti
oluşturma sürecinde tek ya da toplam olarak değerlendirmeye müsait olmayabilir.
Örneğin, eğer birisi başarılı girişimciyi sorarsa onları neyin başarılı
yaptığına yönelik olarak; onlar, birkaç hipotez ile cevap vereceklerdir: “Çok
çalışma, risk alma istekliliği, üst yönetimin yüksek kalitesi”. Birisi
başarısız girişimciye ne olduğunu sorarsa, onlar da kendi firmalarını “Çok
çalışma, risk alma istekliliği, üst yönetimin yüksek kalitesi”
ifadeleri ile savunacaklardır.
Bu durum, “Çok çalışma, risk alma istekliliği, üst yönetimin yüksek kalitesi”
konularının girişimci firmanın başarısı için önemli kaynak ve yetenekler
olduğunu fakat diğer faktörlerin de rol oynayabileceğini göstermektedir. Titiz
çalışmalar olmadan hangi kaynakların rekabetçi avantaj ile ilişkisinin olup
olmadığını söylemek zordur.
Sonuç olarak, bu durum, bazı
kaynak ve yeteneklerin firmaya rekabetçi avantaj sağlayacağı anlamına gelebilir
ama net olarak binlerce örgütsel nitelik birlikte toplanarak bu avantajları
üretmektedir. Rekabet avantajını üreten kaynak ve yetenekler, bireyler, gruplar
ve teknoloji arasındaki ilişkinin karmaşık ağını ifade etmektedir. Taklit
edilmesi maliyetlidir.
Rekabet avantajları insanlar,
konumlar ve firma içindeki süreçlerde oldukça dağınıktır. Bu kaynakların taklit
edilmesi maliyetlidir. Belki, bu kaynaklardan en güzel örnek, bilginin
kendisidir. Firmanın ürünleri, süreçleri, müşterileri vb.ne yönelik bu değerli
bilgiyi genişletmek için örgüte yayılmıştır. Rakipler, bu bilgiyi taklit etmekte
zorlanacaktır. Bu durum sürekli rekabet avantajı olabilecektir.
Sosyal Karmaşıklık: Firmaların geniş yetenek ve kaynak
çeşitlilikleri sosyal karmaşıklık olabilir. Örnekler, yöneticiler arasındaki
kişisel ilişkiler, firmanın kültürü ve firmanın kaynak ve yeteneklerini taklit
edebilme, doğrudan kopyalama ya da ikame edebilme açık bir şekilde kısıtlıdır.
Bu tür fenomenler firmada doğal yöntemlerle geliştirilmekten daha maliyetlidir.
Firmaların geniş yetenek ve
kaynak çeşitlilikleri sosyal karmaşıklık olabilir. Örnekler, yöneticiler
arasındaki kişisel ilişkiler, firmanın kültürü ve firmanın tedarikçi ve
müşteriler arasındaki ününü kapsamaktadır. Bu konuların çoğunda, sosyal karmaşık
kaynakların firmaya nasıl değer kazandırdıklarını belirtmek mümkündür. Firmanın
kaynak ve yetenekleri ile rekabet avantajı arasındaki bağlantıyı çevreleyen
küçük ve belirli bir bağlantı vardır. Bir örgüt kültürü, kesin değerlerle
birlikte ya da yöneticiler arasındaki kaliteli ilişkilerle anlamak, bir
firmanın etkililik ve verimliliğini geliştirecektir. Firmanın bu değerlere
sahip olmaması bunları üretmek için sistemli bir çaba sergilemesi ya da düşük
maliyetli ikame kaynak ya da yetenekleri ile rekabet avantajı arasındaki
bağlantıyı çevreleyen küçük ve belirli bir bağlantı vardır. Bir örgütsel
kültürü, kesin değerlerle birlikte ya da düşük maliyetli ikame kaynak ya da
yetenekleri kullanmayı seçmesini ifade etmeye gerek yoktur. Bu tür sosyal
mühendislik çoğu firmanın yeteneklerinin ötesindedir. En azından, bu tür sosyal
mühendislik firma içinde doğal olarak geliştirilen sosyal karmaşıklık
kaynaklarına göre daha maliyetli olabilmektedir.
Firmaların sıkça fiziki
teknolojiyi taklit etme anlayışının sosyal fenomen kompleksini taklit etme
maliyet dezavantajı ile karşılaşmadığını belirtmek oldukça ilginçtir. Fiziksel
teknolojinin mükemmel işi (makine araçları, robotlar vb.) tedarik piyasasında
satın alınabilir. Hatta firma kendi eşsiz fiziksel teknolojisini geliştirse
bile tersine mühendislik bu teknolojiyi rakip firmalar arasında düşük maliyet
dezavantajıyla yayacaktır.
Gerçekten, başarılı fiziki
teknolojiyi taklit etmenin maliyeti, yeni teknolojiyi geliştirmenin
maliyetinden düşüktür. Fiziksel teknolojiyi taklit etmek genelde maliyetli
değildir. Bu teknolojiyi firmada uygulama, örgütsel kaynaklar ve yeteneklerin
sosyal kompleksinin geniş bir çeşidini çağırmak gibidir. Bu örgütsel kaynaklar
taklit etmek için maliyetli olabilir. Bunlar değerli ve nadir ise, fiziki ve
sosyal karmaşık kaynakların kombinasyonu sürekli bir rekabet avantajı olabilir.
Bu sosyal karmaşık kaynak ve
yeteneklerin önemi firma performansı açısından detaylı olarak stratejik insan
kaynakları yönetiminde çalışıldı.
Patentler: İlk bakışta, firmanın patentleri rakiplerinin
ürünlerini taklit etmesi çok maliyetli olarak görülebilir. Patentler aynı
endüstride bu etkiye sahip değildirler. Örneğin, patentler ilaç ve özel kimya
endüstrisinde firmaların patent süresince aynı ürünün diğerleri tarafından
pazarlanması yasaktır. Bölüm 2’de görüldüğü gibi, patentler diğer endüstride de
olduğu üzere taklit maliyetlerini yükseltmektedir.
Bu diğer bakış açısı, bir
firmanın patent taklit maliyetini yükseltmek yerine düşürebilir. Bir firma
patent koruması için dosyaları hazırladığında, ürünü hakkında belirli bir
miktar bilgiyi açıklamayı zorunlu hale getirmektedir. Hükümetler bu bilgiyi,
söz konusu teknolojinin patentlenebilir olduğuna emin olmak için talep
etmektedir. Patente sahip olarak, bir firma rakiplerine bu teknolojiyi nasıl
taklit edebileceklerine dair önemli bir bilgi sağlayabilir.
Dahası, endüstrideki teknolojiyle
gelişmelerin çoğu (göreceli kısa bir zaman dilinde) firmalara dağılmıştır.
Hatta söz konusu teknolojinin patenti alınmışsa bile, patentli teknolojinin
düşük maliyet taklidinden bağımsızlığı bulunmamaktadır. Patentler belli bir süreliğine
doğrudan kopyalamayı kısıtlayabilir fakat aslında benzer özelliklere sahip
teknolojilerin ikame edilme şansını arttırmaktadırlar.
ORGANİZASYON SORUNU
Bir firmanın rekabet avantajı
potansiyeli değer, seyreklik ve bu kaynakların taklit edilebilmesine bağlıdır.
Bu potansiyeli tamamen gerçekleştirmek için firmanın kaynak ve yeteneklerin
işletme üzere organize edilmesi gerektirmektedir. Bu gözlemler organizasyon
sorununu ortaya çıkarmaktadır. “Bir firma tam rekabet potansiyeli için kaynak
ve yeteneklerini organize edebilir mi?”
Firma organizasyonunun çeşitli
bileşenleri organizasyon sorununa uygundur. Formal rapor yapısı, formal ve
formal olmayan yönetim kontrol sistemleri ve tazminat politikaları buna dâhildir.
Bir firmanın formal raporlama yapısı, örgüt içerisinde kimin kime rapor
vereceğinin yazılı ifadesidir. Bu durum firmanın örgütsel şemasında sıklıkla
bulunmaktadır. Yönetim kontrol sistemleri, formal ve informal mekanizmaların
alanını içermektedir. Yöneticilerin firma stratejilerinde uygun davranmasını
sağlamayı amaçlar. Formal yönetim kontrolleri, firmanın bütçeleme ve raporlama
faaliyetlerini içermektedir. Bu firmanın çalışanlarını örgütsel şemada yukarda
tutmaktadır. İnformal yönetim kontrolleri, firmanın küçüklüğünü ve çalışanların
birbirlerinin davranışlarını gözlemleme istekliliklerini içerir. Tazminat
politikaları, firmanın çalışanlarına ödeme yapma yollarını ifade etmektedir.
Böyle politikalar, çalışanların uygun şekilde davranması için teşvikler ortaya
koymaktadır.
Bu tür firma organizasyon bileşenleri,
genel olarak tamamlayıcı kaynak ve yetenekler olarak ifade edilmektedir. Çünkü
sınırlı bir rekabet avantajı üretim yeteneğine sahiptirler. Sonuçta, diğer
kaynak ve yeteneklerle biraraya getirildiklerinde tam rekabet avantajını hayata
geçirebilecek iradeye sahiptirler.
Örneğin, ESPN’nin yönetimi
avantaj getirmeye bile aşırı spor fırsatlarında en iyi yarışmacıları ESPN
müsabakalarına getirerek, ek müsabakalar getirerek, eski müsabakaları yenileri
ile değiştirmeyle tam rekabet avantajı tam olarak gerçekleştirilememiştir.
Uygun bir organizasyona sahip
olarak, ESPN, kaynak ve yeteneklerine yönelik tam rekabet avantajı
potansiyelini gerçekleştirememiştir. Uygun olmayan bir organizasyon yerinde
bulunma, Xerox’u çok değerli, nadir ve kopyalanması çok maliyetli kaynak ve
yeteneklerin tam avantajından yararlanmaya engel oldu.
1960’lar ve 70’ler boyunca Xerox,
inovasyonel teknoloji geliştirme, araştırma gayretlerine yatırım yaptı. Bu
yatırımlar ve çabalar, Palo Alto’daki tek araştırma ve geliştirme merkezini
oluşturma ve yüksek niteliklere sahip, yenilikçi büyük bir bilim adamı ve
mühendis grubunun kadroya alınmasını sağladı.
Kendi cihazlarının bırakarak, bu bilim adamlarının ve mühendislerin
Xerox Parc’da mükemmel bir teknolojik inovasyon dizisini geliştirmelerini
sağladılar. Kişisel bilgisayar, “Mouse”, Windows türü yazılımlar, lazer yazıcı,
kâğıtsız ofis, Ethernet vb… Geçmişe bakıldığında, bu teknolojilerin Pazar
potansiyeli mükemmeldir. Çünkü onlar, Xerox Parc’da mükemmel geliştirilmiştir
ve nadirdirler. Xerox, bazı önemli ilk hamle avantajlarına sahip olabilir. Eğer organizasyon bu teknolojileri ürüne
dönüştürebilseydi, bu sayede bu teknolojileri taklit ederek firmaların maliyeti
yükselirdi.
Xerox, bu kaynak ve yeteneklere
sahip oldu fakat bunların avantajlarını sağlayacak olan yerde bir
organizasyonları yoktu. Yapının olmaması nedeniyle Xerox Parc inovasyonları,
Xerox’ta bulunan yöneticilere tanıdık gelmiştir. Gerçekten Xerox
yöneticilerinin çoğunluğu, hatta bazı üst yöneticiler bile, bu teknolojik gelişmelerin
1970’li yılların ortasına kadar farkında değillerdi. Sonrasında, onlar nihayet
bu durumun farkına vardılar. Bu teknolojilerin çok azı, Xerox’un oldukça yüksek
olan bürokratik üretim sürecinde sağ kaldılar. Bu süreç vasıtasıyla, ürün
geliştirme projeleri yüzlerce dakika görevlere bölünmüştür. Ve süreçler her
görevde düzinelerce büyük komiteler tarafından gözden geçirilmiştir. Hatta ürün
geliştirme sürecinden hayatta kalan inovasyonları, Xerox yöneticileri
tarafından işletilmemiştir. Çünkü yönetim ödemesi Xerox’ta daima mevcut geliri
artırmaya bağlıdır. Kısa dönem karlılık genel olarak daha az bir öneme
sahiptir. Gelecek satış ve karlılık için pazarların gelişimi temel olarak
alakasız görülmüştür. Xerox’un formal raporlama yapısı, belirgin yönetim kontrol
sistemleri ve onun ödeme politikalarının hepsi, değerli, nadir ve taklit
edilmesi maliyetli olan kaynaklarla tutarsızlık içerisindedir. Sürpriz
olmayacak bir şekilde, şirket sürekli rekabet avantajının potansiyel
kaynaklarını üretimde başarısız olmuştur.
VRIO YAPISINI UYGULAMA
Değer, seyreklik, taklit
edilebilme ve organizasyon bir çerçeveye sığdırılabilir ve firmanın kaynak ve
yeteneklerini işletme ile dönüş potansiyeli anlaşılmaya çalışılır. Bu işlem,
tablo 3.32te gerçekleştirilmiştir. VRIO Yapısı ile güçlü ve zayıf yönlerin ilişkisi
tablo 3.4’te ifade edilmiştir.
Eğer, kaynak ya da yetenek, firma
tarafından kontrol edilmiş ve değerli değilse, çevredeki fırsatları
değerlendirme ya da tehditleri ortadan kaldırma için seçilecek ya da
uygulanacak stratejiler de yeterli değildir. Bu kaynağı işletmek için organize
etme firmanın maliyetini artıracak ve gelirini düşürecektir. Bu tür kaynaklar
zayıflıktır. Firmalar ya bu zayıflıkları düzeltmek zorundadır ya da strateji
seçim ve uygulama sürecinde onları kullanmaktan sakınmalıdırlar. Eğer firmalar
bu tür kaynak ve yetenekleri üretim sürecinde kullanılırsa, kendilerini
rekabette dezavantajlı olarak hesaplayabilirler. Burada kıyaslamayı değersiz
kaynak ve yetenekleri stratejilerinde kullanmaya n şirketlerle yapabilirler.
Eğer, bir kaynak ya da yetenek değerli fakat nadir değilse, bu kaynağın
kullanımı rekabet paritesini yükseltecektir. Bu tür kaynakların işletilmesi,
rekabetçi avantaj sağlamaz ama bunları işletme sürecinde yaşanan başarısızlık
rekabette dezavantaja sebep olabilecektir. Bu hisle değerli fakat nadir olmayan
kaynaklar organizasyonun güçlü yönlerinden sayılmaktadır.
Eğer, kaynak ya da yetenek;
değerli, nadir ve taklidi de maliyetli de değil ise, bu kaynağı işletme, firma
için geçici bir rekabet avantajı sağlayacaktır. Bir firma, bu tür bir kaynak
kullanıyorsa, önemli bir hisle, ilk hamle avantajını elde ederek bu özel
kaynağı işleten firma olacaktır. Rekabet eden firmalar bu rekabet avantajını
gözlemler, uygulanma ihtiyacı hissedilen strateji doğrultusunda kaynaklar ya
doğrudan kopyalanır ya da maliyet dezavantajı nedeniyle ikame kaynaklar
belirlenir. Herhangi bir rekabet avantajı, ilk hamle yapan firma tarafından elde
edildiyse, diğer firmalar rekabet edebilmek için bu kaynakları kopyalamak
zorundadır. Sonuç olarak bu tür kaynaklar ve yetenekler örgütsel güçlü yönler
olarak kabul edilir ve özgün rekabet kabul edilir.
Eğer iç kaynak ya da yetenek
değerli, nadir ve taklit için maliyetli ise bunları üretimde kullanmak düzenli
rekabet avantajı sağlayacaktır. Bu durumda, rakip firmalar başarılı firmanın
yetenek ve kaynaklarını taklit ederek önemli bir maliyet dezavantajı ile
karşılaşacaklardır. Önceden ifade edildiği gibi, bu rekabet avantajı firmanın
eşsiz bir başarılı tarihe sahip olmasını yansıtmaktadır. Hangi kaynakların
taklit edilmesi gerektiği, sosyal karmaşa, bu kaynakların ve yeteneklerin
doğası ya da firmanın sahip olduğu patent avantajları da dikkat çekecektir.
Her durumda, firmanın işlettiği
kaynakların avantajları ile rekabet girişimleri rekabet avantajını
üretmeyecektir. Hatta rekabet paritesini taklitçi firmalar için
geliştirmeyecektir. Bu firmalar, bu sorundaki kaynak ve yeteneklere sahip olma
ya da geliştirme imkânına sahip olsa da, bunları yapmanın yüksek maliyetli
olması işlemleri rekabet dezavantajlarına konmasına neden olacaktır. Bu tür
kaynak ve yetenekler, örgütsel güçlü yönler ve düzenli örgün rekabet unsurlarıdır.
Organizasyon sorunu, VRIO düzeni
içerisinde düzeltici bir faktör görevini üstlenmektedir. Örneğin, bir firma
değerli, nadir ve taklit edilmesi masraflı bir kaynak ya da yeteneğe sahip ise,
bunların tüm kaynak avantajlarını kendine alarak organize etmede başarısız ise
bazı potansiyel rekabet avantajlarını kaybedebilir (Xerox gibi). Aşırı derecede
fakir bir örgüt, bu konuda rekabet avantajına sahip firmayı sadece rekabetçi
parite ya da rekabet dezavantajına yönlendirir.
VRIO ŞEMASINI SOUTHWEST AIRLINES’A UYGULAMA
VRIO’nun gerçek stratejik
durumlarda nasıl kullanılacağını ölçmek için Southwest Airlines’ın rekabetçi
konumunu düşünebilirsiniz. Southwest Airlines, 30 yıl boyunca sürekli kar eden
bir ABD firmasıdır. Birçok ABD firması kaybolup giderken, iflas ederken,
Southwest karlılığını kullanmıştır. Bu rekabetçi avantajını nasıl elde
etmiştir?
Bu rekabet avantajının potansiyel
kaynakları iki büyük kategoriye ayrılmıştır. Operasyonel tercihler,
Southwest’in yaptığı ve insanları yönetim yaklaşımı.. Operasyonel tarafta,
Southwest sade tek tipli uçakla (Boing 737) uçmayı tercih etti. Sadece küçük
hava alanlarına uçuyor ve karmaşık merkez-konuş (hub-and-spoke) rota
sistemlerinden kaçınmıştır ve noktadan noktaya sitemini benimsemiştir. İnsan
yönetim tarafında ise, büyük bir sendikalaşma faaliyeti olmamasına rağmen,
Southwest taahhüt ve sadakati çalışanlarının arasında geliştirmeyi başarmıştır.
Southwest çalışanlarının kısıtlı bir şekilde tanımlanan iş sorumluluklarını
güzel yerine getirdiklerini görmek normaldir. Uçağı zamanında indirme sürecinde
gerekli yardımı sergilerler. Operasyonel tercihler ya da Southwest’in insan
yönetimi yaklaşımı sürekli bir rekabet avantajı mıdır?
SOUTHWEST’İN OPERASYONEL TERCİHLERİ VE REKABETÇİ AVANTAJI
Öncelikle Southwest’in
operasyonel faaliyetlerini düşünelim. İlk olarak, bu operasyonel tercihlerin
Southwest’in maliyetlerini azaltıp azaltmadığı ya da aksine müşterilerin ödeme
isteklerini artırıp artırmadığı ve bu operasyon tercihlerinin değerli olup
olmadığı soruları dikkat çekmektedir.
Southwest’in operasyon
faaliyetlerinin maliyetleri azaltma etkisine sahip olduğu görülebilir. Örneğin,
bir uçak tipi ile uçma sayesinde, Southwest sahip olduğu personelin eğitim
masraflarını azaltmaktadır. Envanterdeki yedek parçaları azaltmaktadır,
uçakların tamir edilme sürelerini azaltmaktadır.
Küçük havaalanlarına uçarak,
büyük havaalanlarında ödediği yer ücretinden kurtulmaktadır. Noktadan noktaya
sistemi ile geniş merkez ve konuş sitemi ile ortaya çıkan maliyetlerden
sakınmış olacaktır. Kısacası, bu operasyonel faaliyetler değerlidir.
İkinci olarak, bu operasyonel
tercihler nadir midir? Bunların tarihinin sadece, son günlerde geniş faal bir
havayoluna sahiptir ve küçük yeni başlayanlar benzer operasyonel faaliyetleri
uygulamaya başladılar.
Üçüncü husus, bu operasyonel
tercihleri taklit etmek maliyetli midir? Bazı faal havayolu firmaları
Southwest’in operasyonel faaliyetleri uygulamaya başladılar. Örneğin,
Continental firması Continental Like bölümünü, United firması, Ted bölümünü
Delta firması Song bölümünü kurmuştur. Bu bölümlerin hepsi tek tip uçağı
uçuşları için seçtiler. Küçük hava alanlarına uçtular ve noktadan noktaya rota
yapısı vb.ne adapte oldular ve uyguladılar.
Bu faal havayolu şirketlerine ek
olarak, endüstriye yeni giren birçok firma –hem ABD’de hem de başka yerlerde-
Southwest ile benzer operasyonel faaliyetleri tercih ettiler. ABD’de yeni giren
firmalara örnek olarak Air Tran Airlines, Allegint Airlines, Jet Blue, Sky Bus
Airlines, Spirit Airlines ve Virgin American Airlines da dâhildir.
Southwest’in operasyonel tercihleri değerli ve nadirdir. Bunların
göründüğü kadarıyla taklitleri maliyetli değildir. Bu operasyonel tercihler,
kullanılan kaynak ve yeteneklerde taklit edilmesi maliyetli bazı niteliklere
sahip olabilmektedir. Bunlar, firmanın eşsiz tarihinden türetilmemiştir,
bağımlı bir yol değildir. Durumsal belirsizlik değildir ve sosyal karmaşıklığı
ifade etmemektedir.
Sonuç olarak, Southwest firması
operasyonel faaliyetleri işletmek için tamamen organize olmuş muydu?
Gözlemcilerin çoğu Southwest firmasının yapısı, yönetim kontrolleri ve ödeme
politikalarının operasyonel tercihlerle uyumlu olduğu konusunda anlaşmıştır.
Birlikte alacak olursak,
Southwest’in operasyon tercih analizleri, bunların değerli olup olmadığını
ortaya koymaktadır. Southwest bu fırsatları işletmek için organize olmuş iken,
Southwest’in tek geçici rekabet kaynağı gibi görünmektedir.
SOUTHWEST’İN İNSAN YÖNETİMİ VE RAKABETÇİ ANLAYIŞ
Benzer VRIO analizi, Southwest’in
insan yönetimine yönelik olarak gerçekleştirilebilir. İlk olarak, bu yaklaşım
değerli midir? Southwest’in maliyetlerini azaltıyor ya da müşterilerin ödeme
isteğini artıyor mu?
Southwest’de çalışanların
taahhüdü ve sadakati, Southwest’in çalışanlarının diğer ABD firmalarına göre
yüksek verimlilik derecesine sahip olma sebebinin açıklamalarından sadece
birisidir. Bu yükselen verimlilik çeşitli yollarda ortaya çıkmaktadır. Örneğin,
ortalama etrafta dönem zamanı Southwest havayolları çalışanları basit olarak
bagaj yükleme, indirme, yakıt doldurma, yemek hizmetleri açısından diğer
firmalardan daha verimlidir. Bu durum, Southwest Havayolları uçaklarının yerde
daha az durduğunu göstermektedir. Elbette, bir uçak sadece havadaysa para
kazandırır. Bu oldukça basit görülen fikir, yüz milyonlarca dolar düşük
maliyeti Southwest firmasına sağlamaktadır. Bu tür bir sadakat ve takım
çalışması ABD havacılık endüstrisinde nadir mi olmaktadır? Geçen 15 yıldan
fazla bir süredir ABD havacılık endüstrisi çalışanlarının çekişmeleri yüzünden
yıkıntı halini aldı. Birçok havayolu firması istihdamı azaltmak zorunda kaldı.
Ücretleri azalttı ve diğer bir yol olarak çalışanları ile olan ilişkileri
gerdi. Faal şirketlere kıyasla, Soutwest’in çalışanlarıyla da ilişkisi
nadirdir.
Bu ilişkinin taklit edilmesi
maliyetli midir? Elbette havayolu şirketi ile çalışanları arasındaki
ilişkilerin bazı özelliklerini taklit etmek maliyetlidir. Mesaiye kalma,
bağımlı yol, nedensel belirsizlik ve sosyal karmaşa bunlardır. Çalışanları ile
ilişkilerini zorlamış olan şirketlerin Southwest havayollarının yaptığını
yapmak maliyetli olacaktır.
Faal havayollarıyla Southwest’in
kıyaslandığı zaman, Southwest’in çalışanlarını yönetim yaklaşımı muhtemelen
değerli, nadir ve taklit edilmesi maliyetlidir. Uygun bir örgütü düşünerek,
Southwest’in düzenli bir rekabet avantajına sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Bu durum, ABD endüstrisine yeni
girenler için farklı olabilir. Bu hava yolları çalışanları ile böyle gergin bir
ilişkiyi kurmadıkları için, daha verimli çalışan ilişkileri başlatabilirler. Bu
durum yeni başlayanlar için Southwest’in uygun organize olduğunu düşünmek ABD
endüstrisine yeni girenler için görecelidir. Southwest’in insan yönetim
yetenekleri sadece geçici rekabet avantajının kaynağı olabilir.
BİR ENDÜSTRİDE TAKLİT VE RAKABETÇİ DİNAMİKLER
Endüstride bir firmayı düşünelim.
Kaynak ve yeteneklerinin analizlerini yönetmiş ise, bazı değerli, nadir ve
taklidi maliyetli kaynak ve yeteneklere sahip olmaktadır. Bu durumu da strateji
seçmek için kullanmaktadır. Strateji uygun organizasyonel yapı, formal ve
informal yönetim kontrolü ve ödeme politikaları ile birlikte uygulanacaktır.
Kaynak esaslı görüş (RBV) bu firmanın rekabet avantajı elde etmeyi amaçlamasını
beş güç analizinin (Bkz. Bölüm 2)
belirttiği gibi çok çekici bir endüstri olmasa bile yapacağını ifade
etmektedir. Rekabetçi avantaja sahip firmaların örnekleri itici endüstrilerde
Southwest Airlines, Nucar Steel, Wall Mart ve Dell gibi bazı isimleri
içermektedir.
Rekabet avantajına sahip bir
firmanın olduğu endüstride diğer firmalar buna nasıl yanıt verecektir? Diğer
firmalar tarafından alınan kararlar, endüstride var olan rekabetçi dinamiklerin
doğasını tanımlayarak söz konusu şirketin stratejik tercihlerini dikkate
alırlar. Genel olarak, diğer firmalar, endüstride, üç yoldan birisi ile rakibin
avantajlarına yanıt verebilirler. Öncelikle yanıtlarının sınırını seçerler.
Örneğin, Airbus firması
süper-jumbo uçağı üretmeye karar verdiği zaman, uluslar arası seyahati gelecek
30 yıl süresince domine etmeye karar vermiştir. Boing, var olan iki uçağı ile
bazı yaklaşımlarını yeniden tasarlamak için sınırlı yanıta sahiptir. 777 ve
747.
İkincil olarak, kendilerinin bazı
iş taktiklerini değiştirmeyi tercih edebilirler. Örneğin, Southwest Airlines,
Philadelphia havaalanının dışına çıkıp, çok düşük ücretlerle faaliyet
gösterirler. US Airways –bu hava yolu firması Philadelphia hava yolu pazarını
domine etmekteydi- de uçuş ücretlerini düşürme yoluna gitti.
Sonuç olarak, şirketler
stratejilerini değiştirme yoluna gidebilirler. Stratejik avantajı nasıl elde
edeceklerine dair teorilerini gözden geçirebilirler. (Bkz. Bölüm 1). Örneğin,
Dell’in doğrudan ve internet bazlı yaklaşımı olan kişisel bilgisayar satışı
baskın bir nitelik kazanmıştır. Gateway, perakende mağazalarını terk etti.
Doğrudan ve internet bazlı yaklaşımı benimsedi. Bir firmanın cevabı
endüstrideki rekabet dinamiğini belirlemektedir.
DİĞER FİRMANIN REKABET AVANTAJINA YANIT VERMEME
Bir firma, başka firmanın
rekabetçi avantajına en azından 3 dönemliğine yanıt veremeyebilir. Birincisi,
bu firma kendi rekabet avantajına sahip olabilir. Diğer firmanın rekabet
avantajına yanıt vererek, kendi kaynaklarının rekabet avantajını yok edebilir
ya da uyumu bozabilir. Örneğin, dijital zaman tutma, saatleri daha ulaşılabilir
ve müşteriler için uygun fiyatlardan satın almayı sağladı.
Casio gibi firmalar, bu pazarda
küçültme ve elektronik yetenekleri sayesinde rekabet avantajı sağlamıştır.
Gerçekten, Casio’nun pazar payı ve performansı saat işinde yükselmeye devam
etmiştir. Rolex, çok pahalı ve elektronik olmayan saatlerin üreticisi olarak,
Casio’ya nasıl yanıt verebilir? Rolex’in yanıtı “hiç bir şey” olmuştur. Rolex,
çok pahalı pazar segmentinde ortaya çıkmıştır. Rolex çok pahalı pazar
segmentinde ortaya çıkmıştır. Rolex stratejisini değiştirmeli mi? Kendisinin
mekanik tasarımı olan kendi-kurma teknolojisini, daha teknolojik olan dijital
tasarımla değiştirse bile, bu durum kolaylıkla kendi niş pazarındaki rekabet
avantajı ile uyum içinde olacaktır. Genel olarak, bir firma zaten kendi
rekabetçi avantajına sahipse, diğer firmalar tarafından kontrol edilen farklı
rekabet avantajı kaynaklarına yanıt vermeyecektir.
İkincil olarak, bir firma diğer
firmanın rekabet avantajına yanıt vermeyebilir. Çünkü aynısını yapmak için
yeterli kaynak ve yeteneklere sahip değildir. Bir firmanın yeterli olmayan veya
uyumsuz kaynak ve yetenekleri ile –bunlar fiziksel, finansal, beşeri ve
örgütsel- tipik olarak, başarılı firmanın kopyalama veya ikame açısından taklit
etmek için yeterli olmayacaktır. Bu durumu, US Airways ve Southwest’in yönetim
kaynak ve yeteneklerini taklit etmesi mümkün görünmemektedir. Bu durumda, US
Airways, kendisini sürekli bir rekabet dezavantajının içerisinde bulacaktır.
Sonuç olarak, bir firma rakibinin
avantajlarına cevap vermeyebilirler. Çünkü endüstrideki rekabet düzeyini
aşağıya çekmeyi denemektedir. Bir firmanın her hareketi, endüstrideki rekabet
seviyesini indirme etkisini azaltacaktır. Bu durum aynı şekilde endüstrideki
firmalardan doğrudan iletişim veya müzakerelerin talep sessiz bir işbirliği
düşüncesi olabilir. Açık işbirliği, firmaların doğrudan iletişimde olduğu,
birbirleri ile müzakere ettikleri yerlerdir. Bölüm 9’da stratejik birliklerin
analizi konusunda detaylı olarak tartışılmıştır.
Rekabet derecesini azaltmak
endüstri içerisindeki tüm firmalar için yararlı olacaktır. Bu karar, rekabet
derecesini aşağıya çekmek endüstrideki ürün ve hizmet miktarlarının azalmasında
etkili olacaktır. Eylemler ise, ürün ve fiyatların artmasına sebep olacaktır.
Sessiz işbirliği tedarik azalmasına ve fiyatların artmasına etki ettiği zaman,
bu durum gizli anlaşma olarak adlandırılmaktadır. Sessiz anlaşma bazı
durumlarda yasal kabul edilememektedir. Sonuçta, firmalar fiyat ve miktar
yanında diğer çeşitliliklere yönelik konularda sessiz anlaşma yapabilirler. Bu
eylemler, bütün endüstride yer alan firmalara fayda getirebilirler. Bu durumda
yasal niteliğe sahip olabilirler.
Örnek olarak bu firmalar,
sessizce anlaşarak belirli bir türe yönelik ar-ge yatırımı yapmamaya yönelik
karar alabilirler. Bazı ar-ge şekilleri oldukça pahalıdır. Bu yatırımlar sonuca
ulaştığı zaman ürün ve hizmet üretildiğinde müşterilere faydalı olsa bile, firmalar
yine de maliyet ve riskten kaçınabilirler. Firmalar, aynı şekilde, sessizce
ürünlerini belli yollarla satmamaya anlaşabilirler. Örneğin, düzenlemeler
yapılmadan önce, birçok tütün şirketi sigaraları çocukların olduğu yerlerdeki
otomatik makinelere koymama konusunda anlaşmışlardır. Hatta bu makinelerin özel
yerlere konması düşüncesi bile geliştirildi. Aynı şekilde, firmalar sessizce
karar vererek, net üretim uygulamalarına dâhil olmamaya yönelik gelişmekte olan
ülkelere dış kaynak kullanımı ve çevresel açıdan güvenilmez uygulamalar gibi
tercihleri seçmeme konusunda ortak karar alabilmektedir.
Bütün bu faaliyetler rekabet
derecesini düşürmek için etkili olabilir. Rekabetin herhangi bir şekilde
azalması bir firmanın ortalama performans derecesinin düşmesine neden
olacaktır. Sonuç olarak, sessizce işbirliğine yönelik ilişkiler firmalar
arasında bazen sürdürülmek için oldukça zordur. Tipik olarak, sessiz
işbirliğinin çalışması için, bir endüstri bazı yapısal özelliklere sahip olmak
durumundadır. Bunlar şekil 3.5’te belirtilmiştir. İlk olarak, endüstri göreceli
olarak az sayıda firmaya sahip olmalıdır. İnformal olarak iletişim ve
koordinasyon stratejileri firmalar arasında zoraki yeterlidir. Endüstride
işbirliği, endüstride oligopol strateji var ise yaşayabilecek bir stratejidir
(Bkz. Bölüm 2).
İkinci olarak, bu endüstrideki
firmalar, sattıkları ürünler ve maliyet yapısı açısından eşit olmalıdır.
Homojen ürünlere sahip olmak, sessiz işbirliği sözleşmeleri üzerinde,
ürünlerinde değişiklik yaparak hile yapmayı kolaylaştırmaktadır. Heterojen
maliyet ise optimal çıktı seviyesinin mevcut firma için sessiz işbirliği
vasıtası ile anlaşılan seviyeden farklı olabilecektir.
1.Rekabet eden firmaların düşük sayısı,
2.Homojen ürünler ve maliyetler
3.Pazar payı lider
4.Giriş için yüksek engeller
Tablo 3.5. Sessiz işbirliğinin gelişimini
endüstri yapısının özellikleri
|
Bu durumda, bir firma güçlü bir
çıktı artırma eğiliminde olabilir ve işbirliği anlaşmalarını bozabilir.
Üçüncü olabilerek, bir endüstri
tipik en azından bir tane güçlü Pazar payı liderine sahip olmak durumundadır.
Eğer sessiz anlaşmalar varsa... Bu nispeten geniş bir firmadır, nazik bir
davranışa sahiptir, endüstride karşılıklı çıkar ve diğer firmaların bu çizgiye
gelmesine sağlamaktadır. Gerçekten, Pazar payı lideri sıklıkla endüstrideki
sürdürülen işbirliği ilişkileri çerçevesinde rekabetçi faaliyetlerde bulunmayı
tercih edecektir.
Sonuç olarak, sessiz işbirliğinin
devalılığı, bir endüstride, sürekli olarak pazara giriş için yüksek engellerin
mevcudiyetini gerektirmektedir. Bu yüksek performans derecesi, diğer firmalar
bu endüstriye girmek için teşvik etmektedir. (Bkz. 2. Bölüm).
Bu şekilde bir pazara giriş,
endüstride yer alan firmaların sayısını artıracaktır ve sessiz işbirliği
ilişkilerinin sürdürülmesini zorlaştıracaktır. Bu yeni firmalar için durum
oldukça maliyetli olacaktır, çünkü diğer firmalar sessiz bir işbirliği
içerisindedir. Maliyetlerin yüksek olması da pazara giriş engellerinin yüksek
olmasına sebep olacaktır.
BAŞKA FİRMALARIN REKABET AVANTAJINA YANIT OLARAK TAKTİK DEĞİŞTİRME
Taktikler, firmaların
stratejilerini uygulamaları için gerçekleştirilen özel eylemlerdir. Taktik
örnekleri, firmaların ürünlerinin çeşitli özellikleri hakkında almış oldukları
kararları kapsamaktadır. Ölçü, şekil, renk ve fiyatı içeren firmanın özel
reklam yaklaşımları ve özel satış ve pazarlama gayretleri kapsamaktadır. Genel
olarak, firmalar stratejilerini değiştirmekten daha sık olarak taktiklerini
değiştirmektedirler.
Rekabet eden firmalar aynı
stratejilere aynı rekabet avantajlarına sahipse, herhangi bir firma zamanında
verilen noktanın tadını çıkarabilir. Firmaların, sahip olduğu taktiklere
rağmen.. Bu durumda rekabet eden firmalar için diğer firmanın rekabet
avantajını azaltmak için, taktiklerini değiştirerek, diğer firmayı taklit etmek
alışılmış bir şey değildir. Birinin taktiğini değiştirmesini rağmen, bu tutumda
sadece rekabet paritesi üretilmiş olacaktır. Bu durum genel olarak, bu
firmaların tecrübe ettiği rekabetçi dezavantajdan daha iyidir.
Bazı endüstriler bu tür taktiksel
etkileşimler için mükemmel örnekler sağlamaktadırlar. Tüketim ürünlerinde
örneğin, bir firma çamaşır deterjanına “limon” kokusu ekleyerek satışlarını
artırmıştır. Eğer Coca Cola, yarım şekerli soft içecek satmaya başlarsa,
Pepsi’nin az şekerli, az karbonlu ürünü çok mu geride kalacaktır? Delta
Airlines uçuş ücretlerini düşürdüğünde American ve United Airlines çok mu
geride duracaktır? Sürpriz olmayan başka bir durum da, bu tür taktiksel
değişimler, temelde nadir, değerli olmaları sebebiyle taklit edilmesi maliyetli
olmaktadır ve geçici rekabet avantajının kaynağıdırlar.
Bazen, bir firmanın taktikleri
basitçe taklit edilmeden öte, dezavantaja sahip firma “kurbağa atlaması gibi”
yeni bir taktik geliştirebilir. Procter & Gamble bu stratejiyi
benimsemiştir. Çamaşır deterjanını geliştirdiği zaman bu şekilde davranmıştır.
“Tide” , yeni, birleştirilmiş, formüldür. Bu formül, yeni üretim ve paketleme
ekipmanı gerektirmiştir. Daha küçük olan kutuların doldurulması için mevcut
hatlar yeterli olmamıştır. Bu durum, “Tide”nin taklitçisi firmalar, endüstride
yer alan diğer firmalara göre bu ürünü taklit etmekte daha çok zaman harcamak
zorunda kalmıştır. Yine de sadece birkaç hafta sonrasında diğer firmalar
pazarda kendi bileşik çamaşır deterjanını tanıtmaya başlamıştır.
Gerçekten, bazı firmalar yeni
ürün üretimi ve inovasyon da yetenekli olabilmektedirler. Örneğin, Sony’nin
performansını düşününüz. Gözlemcilerin çoğu, Sony’nin bazı özel yönetim ve
koordinasyon yeteneklerine sahip olarak yüksek nitelikli küçük tüketim
elektroniğimi üreten, geliştiren, tasarlayan ve sahip olan bir firma olduğunu
düşünmektedirler. Sonuçta, Sony, sanal olarak her zaman, yeni minik ürünler
geliştirmektedir. Rakiplerinin bir kaçı, hızlıca bu ürünleri tersine
mühendislik vasıtasıyla kopyalamaktadır ve sonuç olarak Sony’nin teknolojik
avantajını azaltmaktadırlar. Sony’nin sosyal karmaşık kaynak ve yetenekleri
nasıl sürekli rekabet avantajı olabilir? Sony’nin ürünlerinin çoğu hızlı bir
şekilde kopyalanarak taklit edildiği müddetçe…
Sony, her yeni ürünü tanıttıktan
sonra, bu durum hızlı bir yükseklik yeni ürünün eşsiz özelliklerine kar
atfedilerek tecrübe etmektedir. Bu yükseliş, diğer firmaları Sony ürünlerinde
tersine mühendislik yaparak kendi ürünlerini üretmeye teşvik etmektedir.
Yükselen rekabet yeni ürünlerde
karlılığın azalmasına neden olmaktadır. Bireysel ürünler sayesinde, Sony açıkça
geçici bir rekabet avantajının mutluluğunu yaşamaktadır. Sony tarafından
kazanılan toplam geri dönüşe bakıldığında, yeni ürünler karşısında durum
Sony’nin sürekli rekabet avantajının kaynağını açık etmektedir. Kaynak ve
yeteneklerini minik ürünlere harcayarak, Sony sürekli olarak yeni ve şaşırtıcı
kişisel elektronik ürünleri sunma yeteneğine sahiptir. Hiçbir ürün sürekli
rekabet avantajı üretmemektedir, fakat zamanla birkaç bu tür ürün sunumunu
sağlamaktadır.
Sony’nin kaynak ve yetenek
avantajı sürekli rekabet avantajını yönlendirmektedir.
BAŞKA FİRMANIN REKABET AVANTAJINA YANIT OLARAK STRATEJİ DEĞİŞTİRME
Sonuç olarak, firmalar bazen
diğer firmanın rekabet avantajına yanıt olarak stratejilerini değiştirmektedir.
Açıkçası, bu durum, çok sık olmaz ve diğer firmanın rekabet stratejisine el
koymak için gerçekleştirilir. Bu durumda firma rekabetçi pariteyi amaçlamaya
bile yetkin olmayacaktır. (Eğer stratejisini devam ettiriyorsa, hatta bu
stratejiyi çok etkili uygulasa bile…)
Müşterilerin lezzet tercihleri,
populasyon demografileri ve hükümetin iş kanunlarında yaşanan değişim, hangi
stratejinin değerli olup olmadığını etkilemektedir. En sık etki teknolojinin
değişmesidir. Örneğin, bu durum elektronik hesap makinesinin ne kadar iyi
yapıldığı hiç önemli değildir. Bu durum elektronik hesap makinesi için değersiz
bir işlemdir.
Telgrafın zamanında ne kadar iyi
olduğu önemli değildir. Telefon için oldukça önemsiz bir özelliktir. Bir
abaküsteki boncukların ne kadar hızlı ilerlediği çok önemli değildir.
Elektronik para kasaları satışlarının izini sürmek için ve mağazada değişim yapmak
için daha iyidir.
Firmalar, kendi stratejilerini
değiştirdiklerinde, bütün stratejik yönetim sürecini baştan devam ettirmeleri
gerekmektedir. (Bkz. Bölüm 1). Bu firmalar, geleneksel stratejilerini terk
ederken zorluk yaşayacaklardır. Birçok firma için, stratejileri ne yapmaları
gerektiği, kim olduğu doğrultusunda tanımlama yapmaya yardımcı olmaktadır.
Strateji değiştirme sıklıkla firmanın kişilik ve amaçlarını değiştirmeyi talep
etmektedir. Bunlar yapılması oldukça zor olan değişikliklerdir. Birçok firma
feci finansal sonuçlardan sonra tamamen değişim ihtiyacı oluncaya kadar
beklemektedir.
Sanal olarak bütün stratejilerin
rekabet üretme yeteneği tipik olarak er ya da geç sona ermektedir. Genel
olarak, bir firma için stratejisinin ömrü bitmeden önce yeni stratejiyi
uygulamaya koymak daha iyidir. Bu yolla, yeni strateji için planlanmış bir
hamle yapmak mümkündür. Bu kaynak ve yetenekler ne olursa olsun devam eder.
Yeni kaynak ve yetenekler geliştirilirken gelecekte rekabet etme ihtiyacı
doğacaktır.
KAYNAK ESASLI UYGULAMALAR
Kaynak Esaslı Bakış (RBV) ve VRIO çerçevesi rekabetçi
avantajı elde etmek isteyen bireysel firmalara nasıl düzenli bir rekabet
avantajı olabileceğini ve bu rekabetçi avantajı sağlayan kaynakların ne
olduğunu anlamaya yardımcı olan uygulamalardır.
Bu yolla, RBV ve VRIO çerçevesi
tehlike ve fırsat analizinin önemli parçaları olarak görülebilir. (Bkz. Şekil
2). Sonuç olarak, bu çerçevenin ötesinde mevcut firmanın rekabetçi performansı
hakkında bu çerçevelerin söyleyebileceği, RBV yöneticiler için rekabet avantajı
elde etme arayışlarına katkı sağlamaktadır.
Bu geniş uygulamalar, tablo
3.6’da listelenmiş ve sonraki bölümde tartışılmıştır.
No
|
Maddeler
|
1
|
Firma içinde rekabetçi avantaj
sorumluluğu; Rekabet avantajı her çalışanın sorumluluğundadır.
|
2
|
Rekabet paritesi ve rekabet
avantajı; Firmanın yaptığı her şey, rekabetten kaynaklanıyor ise, bu durumda
sadece rekabet paritesi kazanılır.
Rekabet avantajını amaçlama ile
firma için kendi değerli, nadir ve taklidi maliyetli kaynakları işletmek
rakibin değerli ve nadir kaynaklarını taklit etmekten daha iyidir.
|
3
|
Stratejileri uygulamak zordur;
Strateji uygulama maliyeti stratejinin uygulama değerinden azdır. Nispeten
strateji uygulama maliyeti rekabet avantajı için daha önemlidir. Strateji
uygulamanın net maliyetinin önemi geride kalmaktadır. Firmalar sistematik
olarak, benzerliklerini abartırlar ya da küçümserler.
|
4
|
Sosyal olarak karmaşık
organizasyon; Personel güçlendirme, örgüt kültürü ve takım çalışması sadece
değerli olmaz. Bunlar aynı zamanda sürekli rekabet avantajının kaynakları
olabilirler.
|
5
|
Organizasyonun rolü;
Organizasyon değerli, nadir ve taklit edilmesi maliyetli olan kaynakların
kullanımını desteklemelidir. Firmanın bu değerleri arasında çatışma
yükselirse çatışma yükselirse, organizasyonu değiştirmek lazımdır.
|
Tablo
3.6. Kaynak Esaslı Görüşün Geniş Uygulamaları
|
FİRMANIN İKAMETİNDE REKABETÇİ AVANTAJ İÇİN SORUMLULUK NEREDEDİR?
İlk olarak kaynak bazlı görüş
(RBV), firma tarafından kontrol edilen çeşitli sayıdaki kaynak ve yetenekten
rekabetçi avantajın sağlanabileceğini önermektedir. Firmanın üst yöneticileri
tarafından doğrudan kontrol edilen bu kaynak ve yetenekler sınırlı değildir.
Oluşturma, yetiştirme ve işletme sorumlulukları değerli, nadir ve taklit
edilmesi maliyetli kaynak ve yetenekler üst yöneticilere sınırlı değildir. Fakat,
firmadaki her çalışana sorumluluk düşmektedir. Çalışanlar işlerini tanımlamanın
ötesine gitmelidir. İşlevsel dönemlerde ve işlerini rekabetçi ve ekonomik
dönemler içinde tanımlamalıdırlar.
Basit bir örneği düşünün. Son
günlerdeki bir başarılı otomobil üretim tesisini ziyarette, tesis
yöneticisinden iş sorumluluklarını tanımlaması istendi. O ise, “Benim işim
firmaya dünyadaki en iyi arabaları üretip satması için yardım etmektir” dedi.
Benzer soruya yanıt veren üretim hattındaki personel ise “ Benim işim firmaya
dünyadaki en iyi arabaları üretip satması için bu üretim hattında yardım
etmektir” dedi. Hademenin sorumluluklarının tanımlanması istendiğinde “Benim
işim bu kurumu temiz tutarak firmaya dünyanın en iyi arabalarını yapma ve
satmaya yardımcı olmaktır” şeklinde yanıt verdi.
Bu üç çalışandan hangisi bu firma
için sürekli rekabet avantajının kaynağı olabilir? Kesinlikle, tesisin
yöneticisi ve üretim hattı yöneticisi görev tanımlarını firmaya dünyanın en iyi
arabalarını yapma ve satmaya yardım etmek olarak yapmalıdır. Ancak, onların bu
soruya verdikleri cevap dünyada bulunan diğer üretim tesislerindeki üst
yöneticilerin cevabından farklı olmaktadır. Bu iki yöneticinin tanımlamasına
rağmen, firmanın dünyanın en iyi arabalarını yapma ve satması yeteneği değerli
değildir. Bu durum muhtemelen nadir de değildir. Bu unsurlar rekabet
paritesinin kaynağı olabilir ama rekabetçi avantaj olamaz.
İşini, tesisi temiz tutarak
firmayı dünyanın en iyi arabalarını üretmeye yardım etme olarak tanımlayan
hademe ise, çoğunluğun kabul edeceği üzere alışılmış birisi değildir. Çünkü
nadirdir ve en azından geçici rekabet anlayışının kaynağı olabilir.
Bir hademe tarafından yaratılan
değer (görevini tanımlayarak), rekabet ortamında işlevsel şartlardan daha
büyüktür. Fakat bütün bu çalışanlar bu fabrikada iş tanımlarını bu şartlarda
yapacaklardır. Aniden, bu yaratılan değer önemli olabilir. Dahası, örgüt
kültürü ve gelenek firmada çalışanların görevlerini bu şekilde tanımlamalarına
yönlendirebilir ve bu durum diğer firmalar için taklit edilmesi maliyetli bir
husustur. Eğer bu yaklaşım iş sorumluluklarını tanımlama özel tesiste
dağıtılmışsa, bu durum değerli, nadir ve taklit edilmesi maliyetli kaynak ve
yetenekler olarak görülebilir. Bu durum sürekli rekabet avantajının kaynağı
olarak kabul edilmiştir. Firma bu alışılmamış kaynağın avantajını elde etmek
için organize edilmiştir.
Sonuç olarak, rekabet avantajının üst
yönetimin mülkiyeti olarak kalması çok önemlidir. Bu çalışanları genişletmek,
değerli, nadir ve taklit edilmesi maliyetli kaynak ve yeteneklerin kendi iş
sorumluluklarını yerine getirme sürecinde geliştirme ve işletmeyi
güçlendirmektedir. Bir firma sürekli rekabet avantajını elde etmeye yetkin
olabilir.
REKABET PARİTESİ VE REKABET ANLAYIŞI
İkincil olarak, RBV, bir firmanın
ürettiği bütün değer (rakipleri ile aynı yolda iken), rekabet paritesini elde
edebileceğini ifade eder Rekabet paritesinden daha iyisini yapmak için firmalar
değerli ve nadir aktivitelere dâhil olmalıdır.
Hatta diğer firmaların
düşünmediği, ekonomik değerleri yaratacak unsurları düşünmek ve uygulamak
zorundadır. Bu durum, özellikle firmalar için kritiktir. Kendilerini rekabet
avantajında bulabilirler. Bu tür firma kendisinin rekabetini ölçmeli, bu
rekabeti neyin başarılı yaptığını anlamalı ve rakiplerinin başarılı
uygulamalarını taklit etmelidirler. Bu anlayışla benchmarking, bir firmanın
performansının rakip olan firmanın performansı açısından aşırı derecede
önemlidir.
Bu durum, firmaların daima ilk
hamle yapan kurumlar olmasının rekabet avantajı için zorunlu olduğunu ifade
etmemektedir. Bazı firmalar ikinci hamle yapan olarak değerli, nadir ve taklit
edilmesi maliyetli olan kaynak ve yetenekleri geliştirmektedir. Bu diğer,
firmaların ürün ve teknolojilerini hızlı bir şekilde taklit etme ve
geliştirebilmeden kaynaklanmaktadır.
Firmalara daima birinci hamle
yapan olmayı önerme yerine RBV, rekabet avantajı elde etmek için firmalar
değerli ve taklit edilmesi maliyetli kaynak ve yeteneklere güvenen stratejileri
uygulamayı önermektedir.
UYGULAMASI ZOR STRATEJİLER
Üçüncü olarak farklı stratejik
seçenekleri düşünen firmalar gibi, sürekli olarak sorulan soru, farklı
stratejileri uygulamanın ne kadar zor ve maliyetli olabileceğidir. Bir strateji
uygulamanın maliyeti, stratejinin yarattığı değerden az ise, RBV, firmalara
“stratejiyi uygulamak kolay mı yoksa zor mu?” sorusuyla yüzleşmeyi
önermektedir. Zaten değerli, nadir ve taklit edilmesi maliyetli olan kaynak ve
yeteneklere sahip olmak bir strateji uygulamayı gerektirir. Genelde, bu bir
strateji uygulamak için kolaydır, geliştirmek zorunda olduğu kaynaklar ve
stratejileri uygulamak zordur. Zaten kaynaklara sahip olan firmaların
stratejiyi uygulaması doğal ve çabuk olacaktır.
Bir stratejiyi uygulamanın nispi
maliyetini anlamada, firmalar iki hata yapabilirler. Birincil olarak, kontrol
ettikleri kaynakların benzersizliğini abartabilirler. Her firmanın tarihi eşsiz
olmasına rağmen her iki yönetim takımı tamamen aynı değildir. Bu her zamana
firmanın kaynak ve yeteneklerinin nadir olacağı anlamına gelmemektedir.
Firmalar benzer tarihleriyle,
benzer endüstrilerde faaliyet göstereceklerdir. Eğer bir firma kaynak ve
yeteneklerinin nadirliğini abartırsa, rekabet avantajı elde edebilme
yeteneklerini de abartır.
Örneğin, rekabet avantajının en
kritik kaynaklarının ne olduğu sorulduğunda, birçok firma kendi üst yönetim
takımını, teknoloji kalitesini ve mükemmellik taahhütlerini gösterecektir. Eğer
bir firma kaynak ve yeteneklerinin nadirliğini abartırsa, rekabet avantajı elde
edebilme yetenekleri de artar.
Örneğin, rekabet avantajının en
kritik kaynaklarının ne olduğu sorulduğunda, birçok firma kendi üst yönetim
takımını teknoloji kalitesini ve mükemmellik taahhütlerini gösterecektir.
Rakipleri hakkında zorlandığı
zaman, bu firmalarda yüksek kalitede yönetici takımı, yüksek kalite teknoloji
ve mükemmellik taahhüdüne sahip olduklarını söyleyeceklerdir.
Bu üç denge rekabet paritesinin
kaynakları olabilirler ancak, rekabet avantajının kaynakları olamazlar. İkincil
olarak, firmalar bazen kendi eşsizliklerini ve sürekli rekabet avantajı kaynağı
olabilecek stratejilerini genişletmeyi hafife alabilirler. Firmalar, değerli,
nadir ve taklit etmek için maliyetli olan kaynaklara sahip oldukları zaman,
strateji uygulamaları nispeten göreceli olacaktır. Bu çerçevede, bazı
firmaların “uygulaması kolay” stratejileri çabucak taklit edeceklerini ummak
mantıklı görülebilir. Elbette, bu firma tarafından kontrol edilen kaynaklar
gerçekten nadir ve taklit edilmesi maliyetli ise bu sorun değildir.
Genelde, sahip oldukları
benzersizliklerin değerini bilmeli, abartmalı ve hafife almamalıdır. Nadirlik
ve taklit edilebilir firma kaynaklarının değerlendirilmesi firma stratejilerini
uygulama maliyetini nispeten anlamak için net bir anlayış
geliştirme ihtiyacını ifade etmektedir. Sıklıkla, firmalar dışarıdan yardımcı
tayin ederek kaynaklarının nadirliği ve taklit edilebilirliğini tanımlamada
yardım almaktadır. Hatta yöneticilerin firmalarda kontrolleri altındaki
kaynaklarla daha yakın bile olsa, bu tercih yapılmaktadır. Dış danışmanlar
firmanın eşsizliğine yönelik objektif bir değerlendirme için ölçüm
sağlayacaktır.
SOSYAL OLARAK KARMAŞIK KAYNAKLARI
Son 10 yıldan fazla bir süredir,
personel güçlendirme, örgüt kültürü ve takım çalışmasının firma performansı
için olan önemi hakkında birçok yazı yazılmıştır. Bu çalışmaların çoğunluğu,
personel güçlendiren firmaların etkinleştirme kültürüne sahip olduğunu, takım
çalışmasını cesaretlendirdiğini, ayrıca daha iyi stratejik tercihler yaptığını
ve bu değerlere sahip olmayan firmalara nazaran daha etkili uyguladığını ifade
etmektedirler. RBV dilini kullanma bu işin çoğunda personel güçlendirme, örgüt
kültürü ve takım çalışması en azından ekonomik olarak değerli olması
gerektiğini ifade eder.
Kaynak bazlı mantık, bu örgütsel
unsurların değerinin önemini bilmektedir. Sonuçta, sosyal karmaşık kaynak ve
yetenekler nadir olabilir ve taklit edilmesi maliyetli olabilir. Bu unsurlar
sosyal karmaşık kaynak ve yeteneklerin sürekli rekabet avantajının kaynakları
olabilir.
Farklı bir ifadeyle, RBV
gerçekten firmanın sosyal karmaşık unsurlarının geleneksel analizini
yaygınlaştırır ve genişletir. Sadece birisi bu unsurları değerli kılmaz fakat
onlar zaten nadirdir. Taklit edilmesi zordur. Bu kaynaklar sürekli rekabet
avantajının kaynaklarıdır.
ORGANİZASYONUN ROLÜ
Sonuç olarak, kaynak bazlı
yaklaşım, örgütün yapısı, kontrol sistemleri ve ücret politikalarının firmanın
değerli, nadir ve taklit edilmesi maliyetli kaynak ve yeteneklerine tamamen
işletmek için firmanın organizasyonu arasında çatışma var ise, organizasyonun
değiştirilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Bir firmanın yapısı, kontrol
sistemleri ve ödeme politikaları sürdürülecek yere konur, firmanın
kaynaklarının uyumlu olup olmadığına bakılmaz. Bu durumda, firma mevcut
kaynakların tam rekabetçi potansiyelini gerçekleştiremez. Firmanın kaynak ve
yeteneklerini sürekli olarak geliştirir. Örgüt yapısı, kontrol sistemleri ve ödeme
politikaları da gelişmek zorundadır. Bu örgüt unsurları gelişmek için,
yöneticiler firmanın kaynak yetenekleri ile örgütsel alternatifler arasındaki
bağın farkında olmalıdırlar.
Çeviren: Muhammet NEGİZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder