Akif Emre'nin ölümü neden bu kadar sarstı hepimizi? Onu yakından tanıyan ya da tanımayan, herkesin derinden bir hüzün yaşadığına şahit olduk. Sosyal medyada binlerce, on binlerce insan onun için dertli mesajlar attı, hayırla andı ve derinlerden kopup gelen acısını dile getirdi.
Neden?
Sanırım, Akif Emre'nin yalnızlığı ve yalnız olarak hayata veda etmesi hepimizi çok sarstı.
Dik duran, hakikati bulunduğu her ortamda söyleyen, yazan ve anlatan bir insan yalnızlığı göze almak zorundadır. Akif Ağabey de bunu göze aldı.
Yaşarken ölmüş gibiydi aslında. Köşede, kuytuda ve gölgede kalmaya mahkum edildi. Şimdi o yalnız odasında, tek başına otururken, aniden ve sessizce, bu kirli dünyada göçüp gitmesi hepimizi perişan etti.
Belki de yaşarken, ona gösteremediğimiz hürmet, ilgi, saygı, kıymet nedeniyle pişmanlığın hüznünü yaşıyoruz. Belki de ona yapılan haksızlığa, adaletsizliğe ortak olduğumuz için bu denli perişanız.
İki gün geriye gidin ve o yaşarken ne yaptığınızı düşünün. O'nu tanıyanlar olarak ne yaptığınızı bir hatırlayın. Sanki yokmuş ve sanki ölmüş gibi onu hiç aklımıza getirmedik değil mi?
Nasıl geçiniyor, ne yiyor, ne içiyor, ne iş yapıyor, durumu nasıl? Bir elin parmakları kadar insan bu soruyu sordu ve ona ulaştı sadece. Geri kalanlarımız ise o ölmüş gibi davrandı.
İşte bu yüzden, içimizi kanatan vicdanımızın sızısı bizi sarsıyor ve uyutmuyor.
Bir de onunla birlikte, o eski güzel günlerimizin de öldüğünü hissettik sanki.
İdealleri peşinde koşan insanların, kutlu bir davanın masum günlerini onunla birlikte sanki mezara defnettik.
Onun yazısında söylediği, “çürümüşlük ve tükenmişlik” gerçeğini hatırladık yeniden ve o eski günlerimizin öldüğünü birden anladık. Tıpkı, Akif Emre'nin aslında var olduğunu, birden ölümüyle hatırladığımız gibi.
Belki de bu ölüm bizi kendimize getirir umudundayız. Akif Ağabey'in dediği, “hayata anlam katan, kendi özümüzü hatırlatan bir ses, bir tebessüm, dokunduğu yerde bereketi yeşerten bir el mutlaka olacaktır” temennisi gerçekleşir onun ölümüyle.
Akif Emre bir karakteri, bir insan tipini temsil eder. Söyleyecek sözü, dik duruşu, karakteri olan, hakikatin peşinden giden insanların sembolüdür. Her yerde hakikati söylediği ve yazdığı için yalnızlaşır bu insanlar. Tek başlarına kalsalar da hakikati haykırmaktan vazgeçmezler yine de.
İşte buna münevver namusu denir. Buna hakikatli adam denir. Buna fikr-i namus sahibi insan denir. Buna dava adamı denir.
Akif Emre, bunun en kıymetli temsilcisiydi. Şimdi o yaşarken hiçbirimizin yüzüne söylemediği bu gerçeği ve ona olan saygımızı buralarda ifade ediyoruz. Ne fayda!
Ancak ben biliyorum, geride Akif Emre gibi yaşayan başka insanlar var.
Maalesef ki sayıları çok az kaldı.
Belki de bu ölüm bizi kendimize getirir umudundayız. Akif Ağabey'in dediği, “hayata anlam katan, kendi özümüzü hatırlatan bir ses, bir tebessüm, dokunduğu yerde bereketi yeşerten bir el mutlaka olacaktır” temennisi gerçekleşir onun ölümüyle.
Akif Emre bir karakteri, bir insan tipini temsil eder. Söyleyecek sözü, dik duruşu, karakteri olan, hakikatin peşinden giden insanların sembolüdür. Her yerde hakikati söylediği ve yazdığı için yalnızlaşır bu insanlar. Tek başlarına kalsalar da hakikati haykırmaktan vazgeçmezler yine de.
İşte buna münevver namusu denir. Buna hakikatli adam denir. Buna fikr-i namus sahibi insan denir. Buna dava adamı denir.
Akif Emre, bunun en kıymetli temsilcisiydi. Şimdi o yaşarken hiçbirimizin yüzüne söylemediği bu gerçeği ve ona olan saygımızı buralarda ifade ediyoruz. Ne fayda!
Ancak ben biliyorum, geride Akif Emre gibi yaşayan başka insanlar var.
Maalesef ki sayıları çok az kaldı.
Akif ağabey şöyle diyor: “Ölenlerin ardından güzelleme yapmakla bir örnekliği hayata, geleceğe taşımak farklı şeyler. Bize masallar değil yaşayan örnekler lazım; geleceğe taşıyalım ki, yaşayan dava adamları çoğalsın.”
Yaşayan dava adamları var hala çok şükür.
Sözü, özü bir, derdi olan, fikri olan, hakikatin peşinden giden insanlarımız var.
Sanırım birkaç gün sonra Akif ağabeyin sızısı kalmayacak içimizde. Dünyanın telaşına, karmaşasında ve kişisel kavgalarımıza geri döneceğiz. Çirkin, çürümüş ve vicdanını kaybetmiş bir dünyaya yeniden döneceğiz.
O zaman bunu hatırlayalım. Akif Emre'den esirgediğimiz ve şimdi pişman olduğumuz hakkaniyeti, onlar yaşarken sahibine teslim edelim.
Onlar yaşarken hakkını vermek, onlar yaşarken kıymetini bilmek, onlar yaşarken sözünü dinlemek, onlar yaşarken hürmet etmek Akif ağabeyin de istediği şeydir.
Dünyada gözü olanı değil, insanlık için sözü olanları bulmalıyız.
Hesabı olanı değil, derdi olanı bilmeliyiz.
Eğilip büküleni değil, haksızlık karşısında dimdik duranı seçmeliyiz.
Ortalıkta şefaat dileneni değil, kuytulukta kavga vereni görmeliyiz.
İhsanın peşinde olanı değil, izanı olanı bulmalıyız.
Her daim hakkı söyleyen, her daim Hakk'a tapan insanlarımız var.Onları da kaybetmeden, pişman olmadan, hayıflanmadan geride kalan Akifleri görmeliyiz.
Bunu başkasından beklemeyin. Siz yapın.
Arayın onları, ziyaret edin, yazılarını okuyun, sözünü dinleyin, elini tutun.
Ona öldükten sonra söyleyeceklerinizi yaşarken söyleyin.
Ona öldükten sonra vereceğiniz kıymeti, yaşarken teslim edin.
Sayıları çok az kaldı.
Onlara dava adamı deniyor.
Yaşarken hakkını verin bu kıymetlerin.
Kaynak: Kemal Öztürk, "Geride kalan Akifler", Yenişafak, www.yenisafak.com
Yaşayan dava adamları var hala çok şükür.
Sözü, özü bir, derdi olan, fikri olan, hakikatin peşinden giden insanlarımız var.
Sanırım birkaç gün sonra Akif ağabeyin sızısı kalmayacak içimizde. Dünyanın telaşına, karmaşasında ve kişisel kavgalarımıza geri döneceğiz. Çirkin, çürümüş ve vicdanını kaybetmiş bir dünyaya yeniden döneceğiz.
O zaman bunu hatırlayalım. Akif Emre'den esirgediğimiz ve şimdi pişman olduğumuz hakkaniyeti, onlar yaşarken sahibine teslim edelim.
Onlar yaşarken hakkını vermek, onlar yaşarken kıymetini bilmek, onlar yaşarken sözünü dinlemek, onlar yaşarken hürmet etmek Akif ağabeyin de istediği şeydir.
Dünyada gözü olanı değil, insanlık için sözü olanları bulmalıyız.
Hesabı olanı değil, derdi olanı bilmeliyiz.
Eğilip büküleni değil, haksızlık karşısında dimdik duranı seçmeliyiz.
Ortalıkta şefaat dileneni değil, kuytulukta kavga vereni görmeliyiz.
İhsanın peşinde olanı değil, izanı olanı bulmalıyız.
Her daim hakkı söyleyen, her daim Hakk'a tapan insanlarımız var.Onları da kaybetmeden, pişman olmadan, hayıflanmadan geride kalan Akifleri görmeliyiz.
Bunu başkasından beklemeyin. Siz yapın.
Arayın onları, ziyaret edin, yazılarını okuyun, sözünü dinleyin, elini tutun.
Ona öldükten sonra söyleyeceklerinizi yaşarken söyleyin.
Ona öldükten sonra vereceğiniz kıymeti, yaşarken teslim edin.
Sayıları çok az kaldı.
Onlara dava adamı deniyor.
Yaşarken hakkını verin bu kıymetlerin.
Kaynak: Kemal Öztürk, "Geride kalan Akifler", Yenişafak, www.yenisafak.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder