Weber: “Demir Kafes” ya da "Iron Cage"

Weber “Demir Kafes” Devlet işlerinin kurallara bağlanması, çalışanlar arasında hiyerarşi, ödül ve ceza sistemi, iş ve işlemlerin yazılı hale gelmesi, dosyalanması gibi birçok unsuru bünyesinde barındıran bürokrasi Weber açısından işin rasyonelleştirilmesidir. Bundan sonra iş ve işleyişin kuralı, süresi, tarzı bilinir olmuştur. Ancak, Weber kolaylıklar getiren bu mekanizmanın bir tehlikesinden de bahseder. Bu, bürokrasinin zamanla katı kuralcı bir hal alması ve demir kafese dönüşmesidir. İnsanın çalışma hayatını düzene sokan bürokratik işleyiş Weber’in öngörüsüne göre esas işlevinden saparak insan unsurunun unutularak kural ve mevzuatın önemli hale geldiği bir duruma dönüşecektir. Bu durum günümüzde yoğun bir şekilde yaşanmakta, hayatımızı kolaylaştırsın diye benimsediğimiz kurallar, hayatımızı zorlaştırmakta ve çekilmez hale getirmektedir.

 Bürokrasi, Weber’in, “akılcılık”, “otorite” ve “demir kafes” ile ilgili düşüncelerinin orta yerinde yer alır. Ona göre, bürokrasi, en yüksek verimlilik derecesine ulaşmayı sağlar ve insanlar üzerinde otorite kurmanın en akılcı yoludur. Bürokrasi aynı zamanda, akılcı-yasal otoriteyi ve bu otoritenin diğer otorite biçimleri üzerindeki hâkimiyetini ifade eder (Weber, l993). 

Weber bir yandan örgütlerin rasyonel ve ileri bir inşa tarzı olduğunu belirtirken, bir diğer yandan örgütsel akılcılığın ileri noktaya varmasının bireyleri robotlaştırdığını, davranışlarda tek tipleştirmeye götüreceğini belirtir. Örgütün kuralları çerçevesinde yaşamını sürdüren insan, zamanla bu kuralları içselleştirerek günlük yaşamının bir parçası haline getirir. Ve bu noktadan sonra örgütler birey ve toplum için, bir “demir kafes” oluşturur. Bireyler bu kafesin dışına çıkamazlar, sınırlı bir alanda, sınırlı davranış kalıpları ile hareket ederler. Yaratıcılık, kendini gerçekleştirme ve özgürlük gibi insani erdemler bürokratik kurallar gereği yok edilir ve zamanla bireyler de bu yetilerinden vazgeçerler. Weber’e göre, bürokrasi yoluyla insan, kendi örgütlenme gücünün kurbanı haline gelecektir (Weber, 1993). 

Ona göre, akılcılaşma süreci, yaşamımıza anlam katan insani değerleri dışlayan bir süreçtir ve insan yaşamının en mahrem alanlarına dek uzanır. Giderek, yaşamımızın efendisi haline gelerek, bizi “demir kafes”te tutar (Sugur, 2000: 346). Bu anlamda bürokrasiler, insanları aşırı ölçülerde sınırlayan birer “cezaevi” gibidirler. Bu yapılarda, kurallar, konumlar, hiyerarşiler vs. insanları, olduğundan farklı davranmaya, yeni kişilik ve kimlik edinmeye zorlar. Aşırı rasyonalite zamanla irrasyonelliği getirecek ve toplum akılcılaştırılımmış yapılar ağından ibaret hale gelecektir. Bundan kaçış ise mümkün olmayacaktır (Ritzer, 1998: 51). 

Bu açıdan Weber, modern bürokrasilerin etkin hizmet üretmekle birlikte, neticede bireysel yaratıcılığa yer vermeyen, insani eylemin özerkliğini tehdit eden ve sonuçta kişisel özgürlüğü boğan bir mekanizma olduğunu belirtir. Bürokrasinin katı, değişmez kurallar dünyasında, memurlar insiyatif gösteremeyerek “zombileşir”, insan kendi meydana getirdiği aygıtın aksesuarı haline gelir (Loo-Reijen, 2003: 144). Genel olarak ifade etmek gerekirse, modern toplumdaki örgütler, toplumun pek çok ihtiyacına hızlı yanıtlar vermekle birlikte, hem çalışanlar hem de genel toplum için bir tür “demir kafes” oluşturmaktadırlar.  

Kaynak:
Tükel, İ., MODERN ÖRGÜTLERDE YABANCILAŞMA VE KAFKA’NIN “DÖNÜŞÜM” ROMANININ BU BAĞLAMDA ANALİZİ, Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Yıl 2012, Cilt 1, Sayı 2, Sayfalar 34 - 50.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

En Popüler Yayınlar

Son 1 Yılın Popüler Yayınları