Türk Sosyolojisinde Üç Bilim İnsanı: Cahit Tanyol / Mübeccel B. Kıray / Şerif Mardin
Türkiye'deki düşünce hayatının konuları, tartışmaları, boyutları; yansıdıkları söylem ve pratiklerle birlikte sosyoloji çalışmalarından izlenebilir. Bu düşünce temelinde, bu sempozyumu
düzenlerken şu soruları somutlaştırarak hareket ettik: "Neden
böyle bir sempozyum?" ve "Türk sosyolojisinde neden bu üç
bilim insanı?". Türk sosyolojisine, tarihsel süreçte sosyolojik tartışmaların
gelişimine ve Batı sosyolojisi karşısında yerli bir sosyoloji oluşturma çabasına
bakmamız, cevabı bulmamızda yardımcı olur.
Türkiye'ye sosyolojinin giriş, kullanım ve tartışılma nedenleriyle, Batı'da
sosyolojiden söz edilmeye başlanması arasında hem koşulların çözümlenme
amacı, hem de zamansal açıdan .benzerlikler vardır. Türkiye'de de Batı'da da
sosyoloji ana amaç olarak, toplumsal anlaşmazlıklara çözüm getirmek üzerinde yoğunlaşır. Bu noktada, Türk sosyolojisinin tarihsel sürecinin yazımında
zorluklar olduğu görülür. Kimilerine göre sosyolojik tartışmalar, Osmanlı'nın
çöküş döneminde birçok yazar, entelektüel ve düşün insanının toplumsal
sorunlar üzerine geliştirdikleri analizlerinden başlarken, kimilerine göre ise
sosyolojinin "kurumsallaşması", yani akademiye girmesiyle başladığı üzerine
oluşturulan bir tarihsel yazım anlayışı öne çıkar. Bu ikili değerlendirmede
sosyolojinin bilim olarak algılanması üzerinden bir tartışma yapılırsa, Türkiye'de sosyolojinin kurumsallaşması sürecine bakmak, doğru bir yaklaşım
olabilir.
Türkiye'de sosyolojinin kurumsallaşması tartışmaları; Ziya Gökalp'ın 1911
yılında, Selanik'te İttihat ve Terakki Cemiyeti çevresinde başlayıp, 1914/1915
yılında Darülfünun'da (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi) devam eden
sosyoloji derslerini vermesiyle başlatılır. Böylece sosyoloji geleneğinin temelleri atılmış olur. Bu, günümüze kadar süregiden ekolleşmeyi belirler. Bugün
birçok üniversitede bulunan sosyoloji bölümlerinde, Cumhuriyet tarihinde
ayrışacak, dönüşecek ve yayılacak farklı ekollerin temsilcilerini görmek olanaklıdır. 1940'lı yıllara gelinceye kadar Türkiye'de tek yönlü, teori temelli
siyasa içeren tarihsel bakışın etkin olduğu sosyolojik yaklaşımın egemenliğinden söz ederken, daha sonra bu bakışın yerini iki farklı sosyolojik yönteme
bıraktığını söyleyebiliriz. 1940'lı yıllarda, bir taraftan Comte-Durkheim etkisinin görüldüğü Fransız sosyolojisi ile VVeberyen etkiyle Alman sosyolojisinin
temsilcilerini barındıran İstanbul geleneği, diğer taraftan Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi bünyesinde oluşan ve Amerikan sosyolojisi
11
Türk Sosyolojisinde Üç Bilim İnsanı: Cahit Tanyol I Mübeccel B. Kıray / Şorif Mardin
etkisinde alan araştırmasına dayalı, ampirik bir sosyoloji geleneği oluşur.' Bu
iki geleneği yerleştiren düşün insanları -ki bunlar; İstanbul'da Ziya Gökalp,
Hilmi Ziya Ülken, Z. Fahri Fındıkoğlu, N. Şazi Kösemihal, Ankara'da Niyazi
Berkes, Behice Boran, Mediha Berkes gibi sosyologları sayabiliriz- sadece Batı
sosyolojisinin temsilcileri olmayıp, aynı zamanda "yerli bir sosyoloji" oluşturma amacını güderler.
Sempozyumdaki temel sorunsalımız yerli bir sosyoloji oluşturma çabasında olan bilim insanlarının devamcılarıyla, bu oluşuma katkılarını tartışmaktır.
Bu sebeple İstanbul ve Ankara gelenekleri ile yorum sosyolojisini2 temsil
eden, her biri uzun ve verimli yaşamları İçinde Türk sosyolojisinin gelişimine
tanıklık etmiş, akademik alanın içinde bulunmuş, çalışmalarıyla bu oluşumlara
yön vermiş; Cahit Tanyol, Mübeccel Belik Kıray ve Şerif Mardin'i farklılıklarıyla
buluşturmaktır. Bu çerçevede sempozyumdaki amacımız; "Hocalarımızın ve
öğrencileri olan hocalarımızın katılımıyla, hem Türk sosyolojisinin günümüze
uzanan sürecinde farklı gelenekleri temsil eden, .birikimleri ve deneyimleri ile
gelecek kuşaklara örnek olan üç bilim insanını bir arada değerlendirmek,
düşünce dünyalarına bir giriş yapmak, hem de kalıcı ve belgesel niteliğinde
bir düşünce iklimine ulaşmak" olarak biçimlenir. Ancak sempozyum hazırlık
sürecinde, kendisinin değerli katkısını beklediğimiz Hocamız Mübeccel Belik
Kıray'ı kaybettik. Bu nedenle sempozyumda, Kıray'ın katılacağı ve görüşlerinin tartışılacağı oturumu, vefatı sebebiyle öğrencileri, çalışma arkadaşları ve
yakın dostları olmuş hocalarımızla onun anısına düzenledik.
Sempozyum metinleri, Türk sosyolojisinin tarihsel karşılığını veren bu üç
bilim insanının çalışmalarını tanımak, fikirlerini ele almak ve karşılaştırmak
fırsatını sunmasıyla, hem bizler, hem de sosyal bilimciler ve sosyologlar için
önemli olduğundan, sempozyumun kitaplaştırtarak paylaşılmasının Türk sosyal bilimi ve düşüncesi için önemli bir bellek yazımı ve kaydı olduğunu düşünüyoruz. Birlikte düşünme ve karşılıklı yüz yüze ilişki ile yapılan entelektüel
edimin yoğunluğunu bir kez daha gördüğümüz bu çalışmanın en önemli katkısı; üç farklı düşünme ve bilim yapma alanını sosyoloji bağlamında birleştiren sosyologların hayatlarına, eserlerine ve düşünce yapılarına paralel incelemelerle, farklı ve karşılaştırmalı düşünme olanağını sağlamasıdır. Bu
farkındalık alanı, Türkiye'deki sosyolojinin köklerinden geleceğe aktarım yollarını izleyebilmek, uzanımlarını görebilmek ve bunları ilişkilendirebilmek yeteneği sağlar.
İlk oturum, farklı yaklaşımlar ve düşünsel ilişkilerle temelde Ziya Gökalp
ve Prens Sabahattin'in fikirlerinin devamcılarından, ortaya attığı görüşlerle
her dönem akademi ve akademi dışı dünyada dikkat çeken Cahit Tanyol Hocamız için düzenlendi. Kendisini, konuşması yanı sıra, öğrencileri ve düşüncelerini çalışma konusu yapan araştırmacılarla tekrar tanıma olanağı bulduk.
"Tarihe Sosyoloji ile Bakmak" sunumuyla, Tanyol'u, tarihe sosyolojiyle bakışında uyguladığı sosyoloji yaklaşımıyla ele alan Sabahattin Güllülü, Doğu-Batı
ayrımı, devlet ve sosyalizm kavramlarını, Hoca'nın etkin olduğu yılların atmosferiyle birlikte değerlendirir. Güllülü, Tanyol'un genç sosyologlara tarihten
yararlanmalarını, kendi tarihlerini bilmelerini önerdiğinin altını çizer. "Babam
ve Hocam" sunumuyla önce baba ve sonrasında hoca olarak Cahit Tanyol'u
ele alan Tuğrul Tanyol, aynı ilişkinin bazı yönlerini kendi oğlu üzerinden paralelleştirerek "sosyolog olmak" üzerine, iki baba ve iki oğul etkileşimi
dolayımıyla, farklı bir yaklaşım sunar. Cahit Tanyol'un birçok çevre tarafından
eleştirilmesine neden olan aforizmalarından örnekler verirken, sempozyuma
ismini veren üç sosyologun "sosyal düşünür" olduğunu özellikle belirtir. "Cahit
Tanyol'un Düşünce Dünyası ve Türk Sosyolojisindeki Yeri" başlıklı sunumuyla
Tanyol'un uzun yaşamını farklı yönlerinden, aynı zaman ve mekâna bağlı
süreçler içinden tanımlayan, kişisel ve yazın hayatını aktaran Erkan Çav,
Tanyol'u ve temsil ettiği sosyoloji anlayışını, Türk sosyolojisi içindeki yerine
vurgu yaparak tanımlar, ilişkilendirir ve eleştirilerini sunar. Cahit Tanyol'un,
üzerine konuşulanları somutlaştıran konuşması, teorik ve pratik düşüncesinin
özünü veren saptamalarla biçimlenir. Tanyol konuşmasında, Osmanlı devletinin son aşamaları ve çöküntü döneminin, Türkiye Cumhuriyeti'ne aktarılarak
sorulan "Devleti nasıl kurtarabiliriz?" sorusuna cevap aramakla geçtiğinin
altını çizer, bu yaklaşımlar üzerinden Doğu-Batı tartışmasına değinir.
Türkiye'deki Ankara geleneğinin devamcılarından ve uygulayıcılarından
Mübeccel Belik Kıray'ın anısına düzenlenen ikinci oturumda, Bahattin Akşit,
Kıray'ın ODTÜ'de oluşturduğu "araştırmaya dayalı sosyoloji", "yeni toplumun
kendi bilgisini üretmeye dayalı sosyolojinin bir "yaklaşım", "paradigma" veya
bir "araştırma programı" olarak oluşma serüvenine değinir.
"Sosyolojik Araştırma Programı" merkezinde Kıray'ın sosyolojik ve zihinsel ediminin uygulamasını tanımlarken, bireysel tecrübesini aktarır. Bu aktarım aynı zamanda
Kıray'ın ODTÜ'lü yıllarına ayrıntılı bir mercek tutar. 1980'lerin dünyası içinde
Hoca ile bir araya gelen Ayhan Aktar, Hoca'nın vasıflarını bütün olarak görmemizi sağlayan konuşmasında, anekdotlarıyla Kıray'ın ve dönemin inceliklerini düşünce ve eylem ilişl-si içinde verir. Anlatılarında Kıray'ın öğretme, anlatma ve insanları bilgilendirerek, onların dünyasını değiştirme konusundaki
azmini ve coşkusunu gösterir. H. Ünal Nalbantoğlu, eleştirel bakış süzgeciyle
kavramsal açılımlar üzerinden Kıray'ın düşünsel edimini ve kişiliğini açımlar.
Türk Sosyolojisinde Üç Bilim İnsanı: Cahit Tanyol / Mübeccel B. Kıray / Şerif Mardin
M. Kıray'ın "coşkunhayret" deneyimini bizzat yaşadığını ve öğrencilerine de
aktardığını söyler. Hoca'nın genellikle teorik saplantılara karşı aşırı yargı yüklü bir mesafesi, salt teori yapmayı sevimsiz bulan bir tutumu olduğundan yola
çıkarak onun teoriyi yadsımadığını, ama "görgül olan"a öncelik verdiğini belirtir. "Geçiş toplumu sosyologu" olarak Kıray'ı değerlendiren Nalbantoğlu, Kıray'ın "ustanın yaratıcı uykusuzluğu" denen şeyi yaşadığını vurgular. Hatice
Kurtuluş konuşmasında, M. Kıray'ın Türk sosyolojisindeki yerini iki eksende
ortaya koyar. Birincisi, Kıray'ın benimsediği bilimsel ve metodolojik yaklaşımlar ve bunlara bağlı olarak ürettiği eserlerle modern bir bilim olan sosyolojiye
yaptığı katkı; İkincisi, Kıray'ın sosyolojik tutumunun yarattığı geç sanayileşenmodernleşen ülkelerdeki tarihsel-mekânsal özgünlükleri sosyolojik analize
katan "sosyoloji geleneğini" tartışmaktır. Böylece Kurutuluş, bilim yapma
yöntemlerinin ayrışımı ve kesişimi içinden Kıray'ın metodolojisini "yöntem
epistemesi" bağlamında konumlandırır. Akşit, Nalbantoğlu ve Tüzün'ün, bilim
insanı, sosyolog, düşünme edimi yönleriyle sağlam saptamalarla Kıray'ın
sosyolojimizdeki yerini tanımlayan 1982 tarihli yazıları ile Aktar'ın Kıray'ın
vefatı sebebiyle yazdığı yazıyı da Hoca'yı farklı yönleriyle ortaya koyduğu ve
sempozyum konuşmalarında göndermeler yapıldığı için bu kitaba eklemenin
tamamlayıcı olacağını düşündük.
Üçüncü oturum, ilk çalışmalarından itibaren Türkiye'deki düşüncenin geleneksel ve güncel tartışmalarına katkıda ve etkide bulunmuş Şerif Mardin Hoca'mızın konuşmasıyla başlar. Hoca'nın konuşmasından sonra katılımcılar söz
alır. Hoca'nın "ethos"unu yakından gördüğü eğitiminin ilk yıllarından itibaren
Mardin'i hoca ve insan olarak incelikli yönleriyle tanımlayan H. Ünal
Nalbantoğlu, Mardin'in düşüncesinin tüm uzantılarına ilişkilendirdiği "sivil
toplum" ve bireylerin yaratıcılığını olumlu/olumsuz belirginleştirmede kullanılan "daimon" kavramları üzerinde durur. Bu kavramları güçlü bakış açısı,
karşıt düşünceleri ile hem tanımlar hem de daha açık ve tartışılır bir yörüngeye oturtur. Hoca-öğrenci ilişkisinin bir sonucu olan "borçlu olma" durumu
üzerinden konuşmasına başlayan Ali Akay, Mardin'in oryantalizm tuzağına,
yani Doğu-Batı epistemelerinin ve söylemlerinin kopuşları üzerine değil, farklılığın üzerinden karşılıklı bakışla yoğunlaşan bir düşünme ve yorum alanı
açtığını vurgular. Mardin'in "Necip Fazıl Kısakürek ve Nakşibendilik" üzerine
makalesi ile "Said-i Nursi" üzerine yaptığı çalışmasını ele alarak Hoca'nın
epistemolojik ve ontolojik kopuş meselesine yaklaşımını inceler. Şerif Mardin'in, kendi düşünme biçimi üzerine yaptığı etkiyi temellendirerek konuşmasını belirleyen Fuat Keyman, Mardin'in "paradigma kurucu" düşüncesinin bağlamı içinden, bugünün Türkiye'sine farklı bir bakış açısı getirir. Son yıllarda
tartışılan "akültüralist" ve "kültüralist" modernite kuramlarından yola çıkarak,
Mardin'in modernite tartışmasını çok daha önce başlatmış olduğunun ve
"Türk modernleşmesi"ni kültüralist kuram içinde çözümlediğinin altını çizer.
Buradan hareketle Türkiye'de yaşanan modernleşmenin kodlarını Mardin'in Sunuş
belirlenimleri üzerinden hareket ederek çözümleme yollarına dair saptamalar
yapar. Mardin'in "sivil toplum" kavramını, sosyoloji düşüncesinde "metodolojik ve taktik" bir kavram olarak ele aldığını belirten Yılmaz Yıldırım, Anthony
Giddens'ın düşüncesinden aldığı altkültüralist ve kültüralist modernite tanımları üzerinden "yapılaşma" odağında OsmanlI'dan günümüze "sosyal zembereği" çözümlemeye karşılaştırmalı bir boyut açar. Şerif Mardin konuşmasının
başında, Avrupa sosyal, toplumsal, kültürel, ekonomik ve yönetim merkezine
yerleşen ve arkaplanını belirleyen "anlaşma" üzerinden zihniyet çözümlemesi
yapar. Avrupa ile yapılması zorunlu "mukayese" ilişkisinden bakarak, dışta
kalan oryantalist kanala düşmeden, konuşmasını "hürriyetin" anlamsal boyutları yoluyla Aydınlanma üzerinden günümüze bağlarken, Türkiye'de düşünme
biçiminin Batı'yı algılamasına ve aktarmasına ilişkin saptamalarını ortaya koyar. Verimli ve kapsamlı geçen Mardin oturumu sonrasındaki tartışma bölümünde, Mardin'in konuşmasında vurguladığı "Ben sosyolog değilim" sözü ile
başlayan tartışmanın, yaratıcılık ve Nietzscheyen düşünmeye yönelmesi,
oradan Türkiye'deki siyasi atmosferin ve son yıllardaki dönüşümünün eleştirisinin yapılması, genel tartışmalara zenginlik kattı.
"Türk Sosyolojisinde Yönelişler ve Tartışmalar" başlıklı son oturumda;
Korkut Tuna, Türk-Türkiye sosyolojisi tanımı içinden Türkiye'deki sosyolojinin
uzantılarını, ilişkilerini, günümüzde yoğunlaştığı alanları ele alır. Ali Akay konuşmasına, felsefe ve sanat bağlamında biçimlenen yaklaşımları ile farklı
sosyoloji teorileri içinden Geo-Sosyoloji kavramsallaştırmasına ulaşır. Aynur
İlyasoğlu "Türkiye Sosyolojisi" vurgusuna ve Kıray'ın Ereğli araştırmasının
ikinci kez yapılmasına, ancak yayınlanmamasına yönelik görüşlerini açıklar.
Makalesinde geniş ve ayrıntılı olarak konuşmasını açan Nilgün Çelebi, Cumhuriyet dönemi içerisinden, Türkiye'deki sosyolojinin kökenlerini ve tarihini "biyografik düşünme ve eleştiri"'merkezli olarak farklı bir kaynakça değerlendirmesiyle sunar. Sempozyumun kapanış bölümü olarak tasarlanan "interaktif
tartışma", sosyolojinin konu ve yaklaşımlarına ilişkin farklı görüş ve değerlendirmelerle son bulur.
Başta sempozyumumuza katılıp bizleri onurlandıran hocalarımız Cahit Tanyol ve Şerif Mardin'e, konuşma yapan Prof. Dr. Sabahattin Güllülü'ye, Prof. Dr.
Bahattin Akşit'e, Prof. Dr. Ayhan Aktar'a, Prof. Dr. Ünal Nalbantoğlu'na, Prof.
Dr. Fuat Keyman'a, Prof. Dr. Ali Akay'a, Prof. Dr. Korkut Tuna'ya, Prof. Dr.
Aynur İlyasoğlu'na, Prof. Dr. Nilgün Çelebi'ye, Doç. Dr. Tuğrul Tanyol'a, Doç.
Dr. İsmail Coşkun'a, Doç. Dr. Hatice Kurtuluş'a, Yrd. Doç. Dr. Yılmaz Yıldırım'a,
sempozyum boyunca yardımlarını esirgemeyen Rektörlüğe, Dekanlığa, Sosyoloji Bölümü öğretim elemanlarına, sempozyuma bizler kadar sahip çıkan sosyoloji öğrencilerine ve sosyal bilim izleyenlerine, ayrıca bu sempozyumun
kitaplaşmasında büyük çaba sarf eden Bağlam Yayınları'na teşekkür ederiz.
Çağlayan KOVANLIKAYA Erkan ÇavDipnotlar
[1] Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi bünyesinde Felsefe Bölümü içinde 1939 yılında kuruldu.
[2] Başlıbaşına bir inceleme alanı olan bu kavramsal tanımlama konusunda literatürde “yorumbilim", "yorumlayıcı", "yorumsamacı", "yorumbilimsel", "yorumcu" vb. farklı ifadeler kullanılır. Bu konuda Ali Akay “yorumbilim (sosyolojisi/yaklaşımı/geleneği)", Kurtuluş Kayalı "yorum (sosyolojisi/yaklaşımı/geleneği)", H. Ünal Nalbantoğlu "yorumsamacı (sosyoloji/yaklaşım/gelenek)", Fuat Keyman "yorumbilgisel/yorumbilimsel (sosyoloji/yaklaşım/gelenek), Nilgün Çelebi "anlamacı (sosyoloji/yaklaşım/gelenek)" kavramlarını tercih ederken, Şerif Mardin kendi sosyolojisinin bir tanımı gerektiğinde "anlam (sosyolojisi/yaklaşımı/geleneği)" kavramsallaştırmasını benimsiyor.
İÇİNDEKİLER
CAHİT TANYOL ........................................................................... 17
Sabahattin GÜLLÜLÜ Cahit Tanyot: Tarihe Sosyoloji ile Bakmak....................................19
Tuğrul TANYOL Babam ve Hocam........................................................................ 27
Erkan ÇAV Cahit Tanyol'un Düşünce Dünyası ve Türk Sosyolojisindeki Yeri 33
Cahit TANYOL Devlet Ü zerine .............................................................. 45
MÜBECCEL BELİK KIRAY ...........................................................53
Bahattin AKŞİT Mübeccel Kıray'ın Sosyolojik Araştırma Programının Oluşması: 1963-1973 ODTÜ Döneminden Anılar ve Eleştirel Bir Değerlendirme
55 Ayhan AKTAR Mübeccel Kıray’ın İstanbul Yılları.................................................. 73
Haşan Ünal NALBANTOĞLU Geçiş Toplumu Sosyologluğu Ne Demektir?................................... 89
Hatice KURTULUŞ Mübeccel B. Kıray: Yöntemsel Karşıtlıkların Ötesinde Bir Sosyolog. 99
Bahattin AKŞİT, Haşan Ünal NALBANTOĞLU, Sezgin TÜZÜN Geçiş Toplumunun Sosyologu: Mübeccel B. Kıray...........................107
Ayhan AKTAR Demir Leblebi Gibi Kadın!.......................... 113
ŞERİF MARDİN...................................................119
Şerif MARDİN Günümüzde Batı'nın Orta Zamanları ve Siyasi Fikirler Tarihi 121
H. Ünal NALBANTOĞLU Şerif Mardin: Bir Söylemin Metafizik Ardalanı................................ 127
Ali AKAV Bir Konuşma................................................................................ 141
E. Fuat KEYMAN Şerif Mardin'i Okumak...................................................................145
Yılmaz YILDIRIM Türkiye'de Sivil Toplumun Yapılaşması (Süreklilik, Kırılma ve Yeniden İnşa) Olarak Modernleşme ve Şerif Mardin........................153
Şerif Mardin Oturumu Sonrası Tartışma Ve Sorular 159
TÜRK SOSYOLOJİSİNDE YÖNELİŞLER VE TARTIŞMALAR
Korkut TUNA Türk Sosyolojisi Üzerine............................................................... 177
Ali AKAY Geo-Sosyoloji.............................................................................. 183
Aynur İLYASOGLU Türkiye Sosyolojisine Bir Bakış......................................................187
Nilgün ÇELEBİ Dünden Yarına Türkiye'de Sosyoloji.............................................. 191
İnteraktif Tartışma ..............................................................................................15
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder